Ok for this entry i am going to use pictures mostly, which explain the feelings better, cause nothing to write too much. Like regular graduation celebrations.
Only point i have to explain is; i was so sick at the graduation dinner, i couldn't eat anything (and i paid 70 euro for that dinner i couldn't eat). On the other side it is so nice to make gossips about people's clothes. People, who i use to see normal at the cafeteria of the university, were so different yesterday night:) Kind of funny.
İlk olarak Cumartesi günü aileleri mutlu etmek adına yapılan kep törenine katıldık. Önce bizi 1 saat kadar havasız bir koridora soktular daha sonrada 1.5 saat oturarak ismimizin okunmasını bekleyip daha sonra podyumda diploma çakması kağıtları almak için kısa bir cat walk yaptık. Giyinip süslenen aileler için çocuklarını orada görmek gerçekten önemli olsa gerekki herkes çok mutluydu. Ben pek bir şey hissetmedim açıkçası, daha ziyade kafamdaki kepin düşmemesine odaklanmıştım ve sıcakta cüppenin içinde cinnet geçiriyorudum. Hepimiz kep faslı bitince kendimizi içkiye verdik ve gecesindede ufak bir kutlama ile noktaladık. Artık öğrenci değildik.
Ama esas kutlama Salı günkü "kim en şık" isimli yemekte olacaktı. Herkez süzüm süzüm süzülmek, iki dirhem bir çekirdek olmak için Feriye'deki yemeği bekliyordu.
Bu yemekle ilgili herşey olumsuz gitti, Yüce Rabbim, Levent bu yemeğe gitme senin için en hayırlısı evinde oturup muhteşem yeni yaz dizilerini izlemek, der gibiydi:) Ama azmettim.
Olaylar zinciri Fabio di Nicola'nın sayfasında gördüğüm ve giymekte israr ettiğim yelek ile başladı. Yeleği öpmeye doyamadığım Şebnemin annesi benim için dikti ama ilk başta çok bol oldu ve bu Pazar akşamına tekabul etmekteydi. Günlerce düşük belli spor dar kesim füme rengi pantalon sorduğum bütün takım elbise satan mağzalar, bana poposu file olan kırmızı deri pantalonunuz varmı diye sormuşum muamelesi yaparak hayır cevabını verdiler.
Sonunda yeleğim oldu ve ben düşük belli kot pantalonla gitmeye karar verdim ki çok doğru bir karardı, pek güzel oldu.
Salı sabahı korkunç bir karın ağrısı ile uyandım ve hiç bir şey yiğemedim, evden çıkmadan kustum ve tansiyonum 9-5 idi. Burak'ta giyinmeyi planlıyordum ama Burak'ın ev anahtarını unuttugum için eve dönmek zorunda kaldım.
Yemeğe gittiğimde tanıdıgım kimse yoktu ve çok sıkıcı bir başlangıçtı, ağrıyan karnıma rağmen havalı dursun diye bir sıgara yakıp beyaz şarap aldım ve benim gibi mezun olan iki çocuğa garson muamelesi yapıp "pardon 15 numaralı masa hangisi acaba" diye sordum.
Allahtan kısa bir süre sonra arkadaslarım iki dirhem bir çekirdek geldilerde bizde çimenlerin üstünde Işık'ın sivri topukları saplanana kadar salım salım salındık.
Işık ve ben çok kötü hastalanmıştık ve 70 euro verdiğimiz bu yemekten sadece 2 çatal alabildik. Gelen bütün tabakları alabilirsiniz diye geri göndermek bir müddet sonra sinir bozucu bir geyiğe döndü. Ben yemek esnasındada izninizle diyerek tuvalete gidip kusmak durumunda kaldım ama hiç bir şey olmamış gibi devam ettim. Netice itibari ile ölü beyazı geçirdiğim ve hiç tadına bakamadığım bir Universite mezuniyet yemeğimni bitirmiş oldum. Daha sonra Reina'ya akan gruba eşlik etmeyerek evime dönüp uyudum.