December 28, 2009

Chesterfield vs Winston Light


Chesterfield vs Winston Light
Arkadaşlarım benden yaşça çok büyük oldugundan tüm kötü alışkalıklarıma erken başlamıştım. Hatta biraz daha geriye gimek gerekirse hastalıklarla dolu çocukluğum yüzünden ergenliğe çok erken girmiş ve şeftali tüyü kıvamında bıyıkları olan arkadaşlarım varken ben traş olmaya başlamıştım. Yaşıtlarım Action man’ler ve Barbie bebeklerle street fight ve evcilik oynarken ben çoktan bir Action Man ile Barbie bebeğin yalnız kaldıklarında neler yapabileceğini keşfetmiştim.

Dolayısıyla sigara içmeye de çok erken bir yaşta başladım. Aldıgım ilk paket Chesterfield idi. Hatırlıyorum; Kuşadası’nda ki yazlığımız Seçkin Sitesi’nde ki evimizin marketine girip sigara reyonuna baktıgımda paketi gözüme en güzel, en tarz gözükeni seçmiştim. Chesterfield yazısının fontları çok güzeldi...O günden itibaren sigarama hiç ihanet etmedim, hep onu içtim. Sigaram bittiğinde Chesterfield kırmızı omadıgı için 3-4 bakkal gezdiğimi hatırlarım, gece arabayla benzinciye gittiğimi de.
Kimse içmez Chesterfield kırmızı. Birkeresinde Orçun’un da dediği gibi: Tüm Kırmızı Chester içenler bir araya gelseniz Babylon’un üst katını dolduramazsınız...

Sonra bir sabah kaldrıldı. Türkiye’de satışı durduruldu. Ne yapacağımı şaşırdım, Camel aldım olmadı Marlboro Light aldım ama elime yakışmadı, en yakın olasılık Winston Light gibi geldi...Beyaz üzerine gece mavisi...fena gözükmedi gözüme.

İçtim de içtim, arada bir arkadaşlarım ve ablam yurtdışı seyahatlerine gittiklerinde bana Kırmızı Chester getirdiler, kimseyle paylaşmak istemedim. Hep masanın üstüne koydum...bir tek bende vardı. Ama bitince yine Winston aldım...içtim de içtim ama aynı değildi. Daha ağzımda sıgara varken sigara içme hissi kaplıyordu zihnimi. Hiç bir zaman eskisi gibi olmadı, Chester’ın yerini hiç bir zaman tutmadı.

Şu anda kül tablasında 6 adet Winston Light izmariti var yanında da içilmeyi bekleyenlerin durduğu paket. Ama çok yabancı...Tek gecelik ilişkinizle sabah uyandıgınızda hissettiğiniz duygu gibi. Bakarken pakete “Kim bu” dedim...( hahahaha bayılıyorum böle saçmalamaya)
2010... Winston Light hayatımda sadece “Social Smoker” kavramı olacaksa barınabilir. Hiç bir zaman aynı kül tablası içinde benim içtiğim 6 Winston Light izmariti bir arada bulunamaz.

2010 To Do List’ime bir check daha attım...

Paranormal Activity


Oren Peli’nin 2007 yılında çektiği Paranormal Activity bir müddettir kendinden çok fazla söz ettirir oldu. Ocak 15’te girecek Türkiye’de vizyona ama DVD’cilerde sipariş etmek gerekiyor. Bir film tavsiye et be dediğin zaman DVD’ciniz ne tarz olursa olsun Paranormal Activity diye bi film var abi manyak bişey diyor.


Bende tarzı çokta fena olmayan DVD’cime güvenip aldım bir kaç filmin arasında Paranoid Activity adlı gerilim filmini. Dediğim gibi gerilim filmi, hiç bir korku unsuru yok içinde hatta görüğümüz hiç bir öğe yok...Sanırım filmin olayıda bu. Hiç bir şey göstermeden bu kadar fazla germeyi başarabiliyor.


Tüm ışıkları kapatıp tek başıma izlemeye karar verdim filmi daha keyifle izlememe yardımcı olacak tüm extralarıda yanıma aldıktan sonra. Her filmi izlediğim gibi bunuda “Aman canımmm film bu” diye korkunç bilinçli bir mantıkla izledim. Hemen arkasından da uyumak üzere yatağa girdim.


Korkmadım ama ister istemez evi dinlemeye başladım. Kalorifer peteklerinden gelen ses en baskın evin içinde. Siz de dikkat edin. Özellikle merkezi sistem ile ısınan bir eviniz varsa sabah erken ve akşam geç saatlerde farklı odada ki petekler sanırım birbirleriyle garip sesler çıkararak iletişime geçiyorlar. Ben soğudum sen de soğudun mu !!!


Buzdolabı ikinci sırada...sanırım üşüdüğü için arada öksürüyor hapşırıyor ve titriyor. Petekler kadar ses çıkartmasada gerilim katsayısı yüksek. Ama en korkuncu kapılar ve duvarlar. Onlar ne şekilde ve niye ses çıkartıyorlar bilmiyorum ama arada bir diz kütlemesine benzer sesler çıkıyor. Hele siz evdeki sesleri dinlerken üst kat komşunuz elindeli çatalı ya da tabağı yere düşürürse gerçekten korkabiliyorunuz.


Evinizle tanısın...Onu dinleyin...Bugune kadar söylediklerine kulak vermediyseniz Paranormal Activity’i izledikten sonra karşılıklı laflamak durumunda kalacaksınız...

Alaska Kahvaltısı


Son 1.5 senedir her ne kadar Türkiye’ye tıkılıp kalsam da ondan öncesinde oldukça fazla gezme fırsatım oldu 24’üncü yaşıma kadar. Beni bu sene tanıyanlar bazen, zaman zaman, yeri geldiğinde anlattığım Kolombiya, Beliz, Panama, Kayaip Adaları hikayelerimi anlatırken ; acaba kıçından uyduruyo bu çocuk diye düşünüyorlar mı diye düşünmüyor değilim.
Tüm bu seyahat defterimi gözden geçirdiğimde sanırım en ilgincinin Alaska oldugunu itiraf etmek durumundayım. Manasız bir doğa, balinalar, buzullar ve buz şelaleleri, dağ keçileri ve garip şiveli insanlar, benim kolum büyüklüğündeki yengeçler ve diğer tüm deniz ürünleri.
Alaska’da kaldıgım 1 ay boyunca o kadar hzılı adapte olmuştum ki bu gerçek dışı yaşama; sabah kahvaltıdan sonra içilen ilk bira, hemen akabinde 700 Kişilik şehirlerindeki 35 farklı pubdan birinde bilardo ve dart seansları, akşam üstü buzullara veya dağların arasındaki buzul göllerine ziyaret. Sıcak şarap ve yengeç...
Neyse konumuz bu değil...İşten eve dönerken üff yine akşam ne yemek yiyeceğim veya dışardan ne söyleyeceğim diye düşünürken geldi tüm bunlar aklıma.
Dolapta tost ekmeği, yumurta ve enteresan bir şekilde geçen gün canım çok balık istedi diye aldıgım somon vardı...Alaska kahvaltıısııııııııı
Gerçi daha çok domuz eti kullanılsa da Somonlu versiyonu da bir o kadar Alaska kahvaltısıdır.
Hazırlamak çok kolay: Teflon tavaya çok az zeytinyağı döküp tost ekmeklerini kararıncaya kadar kızartın ve tabağa alın. Üstüne somonu dilediğiniz kadar yerleştirin ve bol yağda sarısı dağılmadan sahanda yumurta yapıp üzerine koyun...Bu kadar basit. ( Arzu eden yumurtayı omlet şeklinde yapıp tanınada alabilir ama sarısının dağılması ve her yere yayılması emin olun ayrı bir lezzet veriyor)
İşte bu akşam kendime çakma bir Alaska kahvaltısı hazırladım en sevdiğim Türk dizisi Ezel’i izlerken...

December 26, 2009

Cumartesi gecesi içilen ucuz şarap...Tellibağ

Normalde insnalar dışarı çıkmadıgı günlerde evde otururlar ve çıkmadıkları o gün için kendi kendilerine belkide bir miktar para save ettiklerini düşünürler. Ay sonu malum bende çıkmadım sokağa... Hem deminde uzun uzun anlattım ya, mutlaka bitirmem gereken bir proje var. Gündüz kahve eşliğinde diyordum ama iş geceye kalınca şarap gerekti. Bende demin çıkıp hemen yantaraftaki market kapanmadan gidip beyaz şarap alayım dedim.
Evde oturdugum günler bazen daha çok para harcayabiliyorum. Evde oturdum diye dışardan yemek söylüyorum. Mutlaka gidip bir kaç DVD alıyorum ya da kiralıyorum. İçki ve sıgara tüketiyorum.
Bugunde 5 adet DVD ve KFC aldıgım için şarap seçimimi ucuzundan yapayım dedim. Yanlış anlamayın her zaman selection içmiyorum tabiki ama ucuz derken gerçekten ucuzundan yapayım dedim. Lisedeyken hiç mi sabah okulu kırıp saat 10:00’dan itibaren Moda sahilinde uzuc şarap yada Mavi Venus içmedim...
Tellibağ 4.65 TL rafta çok ekonomik geldi ve hemen attım 2 şişe sepete. Gece uzun, hem belki bizimkiler uğrar dedim.
Her türlü tirpişonla çok güzel şarap açarım. Hatta tirpişon omadıgında bile şarabı mahvetmeden şarap açabilirim ama her nedense Tellibağ şişemi açmaya çalışırken şişenin ağzını 2 yerden kırdım. Neyseki cam kırıkları içine düşmedi. Şişeden çıkan mantar ise bir daha asla şeşieye geri giremeyecek bir boyuta ulaştı...Bu bana doğum için söylenen bir lafı hatırlattı. Ceviz büyüklüğünde delikten karpuz çıkması...
Dün geceden kalma şaraplardan birinin mantarını uydurdum zar zor 4.65 lik Tellibağ’ma. Bu kadar söylendiğime bakmayın birinci şişe yarılandı bile. Hem 4.65 TL oldugunu düşününce tadı hiçte fena değil.
Yinede 2010 To do listime ekliyorum... Çok zor durumda kalmadıkça ucuz şarap içilmeyecek...

Son dakikada ...

Acelecilik ve işleri son dakikaya bırakma huyum her zaman vardır. Ameliyathaneye annem son dakikada yetişti, az daha hastanenein asansöründe doğuyordum. Aceleden çok erken konustum fakat konusmayı tam öğrenemedim...7 yaşıma kadar yarımyamalak konustum. Küçükken daha çok kayacağım diye acele ederken kaydıraktan düşmüştüm. Yemeğimi acele bitireceğim diye kaç kere boğulma tehliklesi geçirdim (Zaten ağzım minicik..benim için her yemek yeme olayı bir boğuma tehlikesi, burnumdan da nefes alamadıgım düşünülürse...) . Yayalara yeşil yanmasını bekleyemediğim için kaç kere eziliyodum.

Ameliyat olmadan önceki gece son dakika yatmadan bir sıgara içtim. Ameliyattan çıkınca bekleme odasında hemşire ile kavga ettim...beklemek istemiyodum. Ameliyattan sonra gece hastanede kalamadım ve arabamı kendim kullanarak eve döndüm.

Uçaklara hep son dakikada yetiştim, faturalarımı son dakikada ödedim, hastalandıgımda hastaneye gitmek için hep ateşimin 39’a kadar çıkmasını bekledim, askerliğimi son gün tecil ettirdim ve mastera kayıdın son gününde yetiştim, sınavlara son gün çalışıp ödevleri son gün yaptım...Evet ödevleri hep son gün yaptım.

Üniversite bittiğinde (şimdi her ne kadar o günleri mumla arasamda) ödev proje vs yapmayacağım için çok mutluydum. Master yapmak gibi de bir düşüncem yoktu açıktası askerlik ile kıyasladıgımda daha ağır basana kadar. İyi bir öğrenci hiç değildim ama hep yüksek notlar aldım. Ödev ve sınav modumdan çook uzaklaşmışken master hayatımın başlaması ile bir kez daha kendimi wikipedia ve google search gibi ucuz yöntemlerle garip konular araştırırken buldum.

Haftalar önceden bildiğim bir ödevin son günleri...Pazartesi teslim
Cumartesi sabah erkenden kalkıp güzel bir kahvaltı hazırlayacağım ve sonrasında duş alıp kahvemi koyup bu projeyi bitireceğim dedim kendi kendime. En azından tüm Pazar günü bana kalacak...Saatimi 10:00’a kurdum

Cumartesi

10:00 Saatim anlamsızca çalıyor...Tüm gün benim 3 saatte bitecek bir sunum bu. Ertele

12:30 Kalkmam lazım... tüm günüm ölmemeli hem belki gece dışarı çıkarım

13:30 Kahvaltı ettim hemen arkasından dusa giremem annem küçükken tok karna duşa girilmez demişti.

14:30 Law & Order Special Victims Unit 2 bölüm üst üste.

16:00 Sonunda laptopun başındayım ama çok acıktım başlamadan önce Yemek Sepetinden KFC
17:00 1 saat daha kestirebilirim çok güzel yedim...gece dışarı çıkmiicam tüm gece projeyi yaparım

18:30 BIR KAC SLAYT HAZIRLADIM kalanını bir film izleyip devam edeceğim

19:15 Paranormal Activity

21:50 Evdeki tüm eşyalar ses çıkartıyor. Kalorifer petekleri, Kapılar.... Buzdolabı Leveeennnt dedi sanki

21:53 Bloguma bir şeyler yapayım .. yarın sabah erkeknden kalkar bitiririm projeyi belki gece yatmadanda biraz bakarım

December 06, 2009

Antichrist... Anlam veremedigim rahatsiz edicilikte 100 dakika!


Bayram tatilinde hastalandigim ve evden hic cikamadigim icin harcayamadigim ve cebime, dolayisiyla belli yerlerime batan tum paralarla DVD almistim. 15 tane kadar... Tabi ki izleyecek firsatim olmamisti. Sonrasinda ise rastgele iclerinden birini secerek her aksam bir tanesini izlemeye koyuldum. Cumartesi gecesi ise beni surpriz bir secim bekliyordu. Anlam veremedigim derecede rahatsiz edici olan bir film... Antichrist

Daha once rahatsiz edici filmler listeme bir cok film girmisti. Pier Paolo Pasolini'den Salo o le 120 giornate di Sodoma mesela. 9 kiz ve 9 erkegin 120 gun boyunda sex kolesi olarak cektigi iskenceleri izlemek oldukca rahatsiz ediciydi. Ya da Claire Denis'in Trouble Every Day'i. Kendine hakim olamayip sevistigi erkekleri yemeye kalkan kadin:) hicte eglenceli degildi. Michael Haneke'nin La pianiste'sinde menapoza giripte artik regl olamadigi icin her regl doneminde bacak arasini jiletle kesip ped yerlestiren Erika karakteride oldukca hastalikli ve rahatsiz ediciydi. Gaspar Noe 2002 yilinda tartismalara yol acan tecavuz sahnesi ile Irreversible'i cekti. Film bitmeden yuzlerce kisi salonu terketmisti. Simdi detayli hatirlayamadigim bu liste uzayip gidiyor ve bu listeye en baslardan 2009 yapimi bir film giriyor.

Lars von Trier'i Dancer in the Dark, Europa gibi filmlerden biliyor ve Danimarka'nin kuzey esintilerini bir cok sahnede ve alt metinde goruyoruz. Antichrist'te ise isler biraz cigrindan cikmis, izleyiciler gosterimde kalp krizi gecirmis, bir cok kisi bayilmis ve film belli bolgelerde yasaklanmis.

Willem Dafoe ve Charlotte Gainsbourg'u tebrik etmek lazim aslinda. Ozellikle Charlotteyi kriz sahneleri icin...

Gelin gorun ki ben filmden gercekten bir sey anlamadim. Bu kuzey sanat filmlerine hic karsi degilim, yarim erkek poposu ve bitmek bilmeyen bakismali sahneler cogu zaman filmi yarida birakmama sebep olmamistir diger bir cok arkadasim gibi. Ama bu film basladigi sahnede suphelendim. Atesli bir sex sahnesi ve sevistikleri icin cocuklarinin aglamasini duymayan bir cift. 1. dakikada cinsel birlesme sirasinda vajinaya giren bir penis ve carpisan testisleri agir cekimde izliyoruz!!! Iste burda suphelendim. Ayni sirada kar tanelerini ellemeye calisan cocuk camdan kayip disiyor. Cocuk betona carptigi saniyede kadinda orgazm oluyor ve izdirap bu dakikada basliyor.
Anne icinden cikilmaz bir depresyona giriyor ve hem kendisini hem kocasini sucluyor. Filmin icinde kadinin doga ve tarihte kadinin gordugu siddet uzerine yazmis oldugu bur tez var ayni zamanda da hem cocguna hemde kocasina ayakkabilarini ters giydirmeye ve ayaklarini dondurmeye calisiyor ben nedenini her ne kadar anlamasamda ama filmde bir kac sahne varki gercekten tansiyonunuz dusecek ve tum sigara ve benzerlerini tuketmek isteyeceksiniz.

Kendini klitorisini keserek cezalandirdigi sahne ve kocasinin ereksiyon halindeki penisini odunla ezerek kocasini cezalandirdigi sahneler...

Bu arada sakin degisik acilar kullanilarak olaylari tam goremeyeceginizi dusunmeyin. Sonuna kadar isletiyor bize Lars Von Trier bu sahneleri, tam karsidan hemde.

Eminim filmde cok harika alt metinler ve cikarilacak dersler vardir ama benim aklimda malesef bu iki korkunc vahsi ve luzumsuz rahatsiz edici sahneler kaldi.

Izlemeden iki kere dusunun ve aman aman aile ortaminda izlemeyin. dedigim gibi 1. dakikada golu yersiniz


Sanat; sanat icin mi, toplum icin mi ?

Anneannem kucukken yazdigim tum mektup ve siirleri bir deftere yapistirmak suretiyle saklamis.
Ne kadar sanatci bir kisilige sahip oldugum o zamandan belliymis. Simdi size simdiye kadar hic aciklanmamis belgeleri, cocukluguma dair en gizli sirlari, noktasina virgulune dokunmadan sunuyorum. Sizce benim sanatim toplum icin mi yoksa sanat icin mi?

16 Mayis 1991
Sevgili Anneannecigim,
Bana yazdigin mektubu aldim. Ben de sana cevap yazmak istedim.
Nasilsin? Sagligin iyi mi?
Beni soracak olursan, ben cok iyiyim. Hergun okula gidip geliyorum. Dogrusu okulumu cok sevi yorum. Arkadaslarim, ogretmenim, hepsi cok iyi. Derslerimin arasinda en cok matematik ve okumayi seviyorum. En buyuk dilegim, ilk donemki karnem gibi hepsi pekiyi getirmek. Sene sonunda yapacagimiz gosteride ben be rol aldim. Kisacasi hayatimdan memnunum.
Umarim sen'n gunlerinde benimkiler gibi neseli geciyordur. Sevgi ile ellerinden operim
Seni cok seven torunun


29 Ekim 1991
Sevgili anne annem
Seni ben cok severim
Acaba sen beni seviyormusun?
Allah uzun omur versin
omrun iyi gecsin

Anne annecigim cok iyi bir insandir
herkes bunu bilir
anne annem cok sakindir
nual baba gibidir... ( ahahahah bu kismi bitirici)

canimin icisin
ah ne iyisin
seni cok severim
gozlerinden operim


Sevgili anneannecigim
uzun zamandir gorusemedik. Seni cok ozledim ve bu yuz den bu mektubu yaziyorum. Nasilsin iyimisin? biz hepimiz cok iyiyiz.
son gorusmemizden beri neler yaptim
beni soracak olursan benim gunlerim ders calisarak kitap okuyarakve bos zamanlarimdada arkadaslarimla oyun oynayarak ve televizyon seyrederek geciyor. Fakat calismalarimin karsiligini aliyorum. derslerim cok iyi. gerci hastaligim yuzunden biraz geri kalmistim. Ama artik boyle bir sorunum olmayacak cunku koruyucu asilar oluyorum ve doktorum tamamiyle iyilesecegimi soyledi. Umarim sevinmissindir
Havalar cok soguk oldugu icin fazla gezemiyorum. Ama onumuzde sicak gunler var. o gunler icin simdiden enerji depoluyorum. Yazin kosup oynuyip bu gunlerin acisini cikartacagim.
Mektubuma son verirken seni sevgiyle kucaklar ellerinden ve gozlerinden operim. selamlar


29 Ekim 1991
Sevgili annecigim
sen hayatimda en cok sevdigim birkac kisiden birisin
seni cok severim
gozlerinden operim
sevgili annecigim

Sen en iyi kisisin
ne kadarda iyisin
Dunyada en guzel kisisin
Sevgili annecigim



Sevgili anneannem nasilsin iyisinbir ( d ler ve b leri cok karistirirdim). Bu benim sana attigim ilk mektup. Yoneticilik nasil iyi gidiyor mu. Bize gel annem ablam ben selam soyluyorum
cevap bekliyorum

Not: Eger yeteri kadar gulmediyseniz lutfen geri donup anneanneme yoneticilik nasil gidiyor diye sordugum ve kendisini bir noel babaya benzettigim misralarimi bir kez daha okuyun!!!

November 30, 2009

Yuksek doz...

Her zaman trendleri iyi kotu ucundan takip etmis ve hic birinden eksik kalmamisimdir, hemde hicbir konuda. Herkes grip mi oluyor, hemen bende oldum. Yok efendim atesim 39'a cikti aygin baygin hastaneye kaldirildim, fosforlu sari serum taktilar, popomdan kan aldilar burnumu siktilar. Madem ole benim hikayemi de dinleyin o zaman.

Cok ozet gececegim aslinda. Persembe gunu burnum akarak uyandim ve her zaman ki gibi alarji zannettim, gunun ilerleyen saatlerinde burnum o kadar fazla akiyorduki Ece bile bu duruma inanamamisti. Cuma gunu iyice halsizlestim ve aksaminda atesim cikti, dusmeyen atesimin sonucunda bende cumartesi artik daha fazla beklemenin alemi yok diyerek en yakin hastanenin aciline attim kendimi annemin israrlari ve yardimiyla. Gozlerimden alev cikiyor ve kulaklarim ugulduyordu ama doktor meslegimi cok ilginc buldugu icin bana bitmek bilmeyen sorular soruyordu. 1 serum gider surelik konustuk meslegim hakkimda, atesim ve sinir katsayim 1 derece daha artti bu muhabbet sirasinda. Ama iyide oldu; cunku doktor bir cok sikintima cozum yolu bulmaya and icti. Adeta hipokrat yeminini beni iyilestirmek icin etmisti bu adam hatta yeminini bozup alternatif tip yontemlerine bile yeltendi.

Bronslarim doluydu ve bu sebepten uyuyamiyordum. Bunun icin oksururken cikan balgami iki corba kasigini sirt sirta baglayip arasina surecegim ve 1938 yilinda olmus birinin mezarina gomecegim, sonra henuz bakire olan bir kizi regl olduktan iki gun sonra bu mezara isetecegim ve ustumdeki bu hastalik laneti ortadan yok olacak. ( Petek'le bu geyigin aalasini yaptik ama ozetle boyle)

Sinuslerim icin her delige sikilabilen bir damla verdi bana doktor, ama esas olay oksuruk surubundaydi. Verdigi dozaja gore bir sise oksuruk surubu tam olarak sadece 2 gun yetiyor. Yani 2 gunde bir sise oksuruk surubu. Bilmem denediniz mi ama oksuruk surubu zaten kafa yapan bir sey, lise doneminde yoldan sasan merakli ergenler eminim tecrube etmistir.

Gel gelelim dunden beri ben bu Bricanyl isimli surup yuzunden aklimi kaciricam sevgili surup severler. Ictikten 15 dakika sonra kalp atislariniz hizlaniyor ve eliniz ayaginiz birbirine dolasiyor. Haa ama belirtmedim gunde 3 kere birer corba kasigi:) Bi terliyorum bi usuyorum, durdugum yerde duramiyorum.Hatta bu yaziya bile daha fazla devam edemiyorum sanirim. Dedim ya aklimi kaciricam, ama bronslarim acik...sonuna kadar, deriin deriiin nefes aliyorum

November 27, 2009

Farkli Bir Pazar!

Artik cuma aksamlarinin da cilkinin cikmasiyla, favori haftasonu gunum pazar olmustur. Bakirkoy ve Umraniye'li gencler haftasonu icin aldiklari ucuz jolelerini saclarina surmus ve bitirmis, tum yabanci turistler fortlanmistir. Cumartesi gece son otobusle Yeni Bosna'dan gelen gencler, pazar sabah ilk otobusle ole ya da bole tatmin olmus bir sekilde evlerine donup mahalledekilere Taksim'de ne haltlar karistirdiklarini 1'e 10 katarak anlatabilirler.

Pazar guzeldir...cumartesi cok gec yatilmadiysa bir bruncha gidilir, ya da tum gun evde mayisilip aksam yemege cikilir, hele birde o pazara denk gelen birkac program secenegi varsa pazar gercekten guzeldir. Pazar konserleri cok gec baslamaz, gelen kalabalik iyidir, isi biten insanlar keyifle ve yine degisik sekillerde tatmin olmus olarak evlerine donerler.Ya da is yerine yakin arkadaslarda kalinir ve biraz sarapla gece cakirkeyif son bulur (bu kismini bende hep hayal etsemde genelde arkadaslarimin ya kedisi vardir alarjim tutar ya kanepede yatarim sirtim agrir ve ertesi gun migren krizi geciririm...bu yuzden ben pazar aksamlari evime donerim). Herkes pazartesiye hazirdir.

Iste bu pazar o pazar! Ustelik bonusu da var. Pazartesi tatil.
Babylon'da Woven Hand ve hemen akabinde Indigo'da Efterklang
Tum mekanlarin bayram diye hazirladiklari cheap programlara baktigimda, bu iki konser fazlasiyla cool olacak. Buda bu tatilde benim kendimi tatmin etme seklim olacak...






Efterklang - Vimeo from Rumraket on Vimeo.

Bayramin 1. Tatilin 2. Gunu

Uzun zamandir bekliyordum bu 5 gunluk cokta minik olmayan tatili. Hic bir planim yoktu ama bir surude kucuk kucuk planlarim vardi aslinda. Havada en sevdigim kis havasi!

5 gunluk bir spor kuru planlamistim, buhar odasi ve sauna, 25 yasimda olmama ragmen hala ailenin en kucugu farzedildigim icin bayram harcligida aliyorum, dolayisiyla masaja bile gidebilirdim.

Bir yandan da bitmeyen islerimi duzene sokacak, haftaya hazir ve nazir baslayacaktim. En azindan Nigel Kennedy'nin artik bir otele yerlesmesi ve duvar piyanosunun sirtinin bir duvar yuzu gormesi gerekiyordu.

Ve sonundaaaa....carsamba erkence isten ciktim salina salina eve dondum ve persembe sabahi bir uyandimki burnum basinctan patlamak uzere...Hic durmadan akiyor. Ardi arkasi kesilmeyen 20 pax hapsuruk krizleride cabasi...Kolktuktan kalkamiyorum, basimi kaldiramiyorum. Hayir hayir domuz gribi degil "ALARJIK RINIT" yan' halk arasindaki ismiyle saman nezlesi.

Cuma sabahi aile kahvaltisina katilmam lazim. Bayramlari, ozelliklede kurban bayramini kutlamasak ve sevmesekte ailece bir araya gelmek adettendir. Burnum hala palyaco kirmizisi ve basinc git gide artiyor. Sanirim basincinda etkisiyle otoparkta parkederken arabami hizla duvara carpiyorum. Netice; on tampon parcalaniyor! Enerjim yine cok dusuk...

Hastayim, o zaman nette surf yapip tum gun kitap okuyacak ve muzik dinleyecegim. Keza 6 GB kadar arsivlik muzik indirdim. Kalan 3 gunluk tatilimde evde otursam bile ayni sarkiyi iki kere dinlememe firsat kalmayacak kadar cok sarki eder bu...

2. aktivitem DVD: District 9 izlendi. Herkes tarafindan da izlenmeli. Bilimkurgu sevmeseniz bile gormelisiniz. Cok zekice, cok klise, cok yorucu, cok kurgulu ve/ama harika bir flim.

3. aktivitem: Kurban kesmek ve komsulara dagatmak...dermisim mesela...iyyykkkk

Hayattan ders almak lazim, her zaman migren, alarji, yada cis durumlarima gore extra bir planim olmali...

Iyi tatiller ey saglikli insanlar...gule gule gezin, gule gulen eglenin...ben sabahligimla kanepemdeyim


November 14, 2009

UYDURUK BASLIKLAR 1: SIYAH KEMIKLER VE DUDAKLAR TUGLA DUVARLARIN ONUNDE…




Hep istemisimdir, ucuz bi gazetede magazin ya da 3. Sayfa haberlerine basliklar atayim. Diger hep istedigim baska bir sey ise Turk versiyonlari cekilecek olan yabanci dizilere casting yapmak ama konu ile ilgisi yok…Geciniz.

Lise yillarimdan beri sinav zamani olmayacak isler yapmakla unlenmisimdir…Bir keresinde sinav haftasinda ders calismamak icin bir gazetenin yemek ekinde gordugum patlicanli kabakli bir yemegi yapmayi denemeye karar vermistim. Seneler gecti ama simdi de masterda sinav haftam ve yine ders calismamak icin bu seferde Ebony Bones! ve Black Lips’in bulabildigim butun videolarini izlemeye ve bulabildigim butun albumlerini indirmeye karar verdim. Yatmadan okumam gereken 200 sayfa Tuketici Davranislari dersine ait notum olsa da…

Neden mi? Cunku; onumuzdeki haftasonu uzun zamandir beni heycanlandiran iki booking var Babylon’da. 20 Kasim Cuma Ebony Bones!, 21 Kasim Cumartesi Black Lips.

Ebony Bones Oyku’nun dogum gunune denk geliyor birde. Simdiden Ebony tarzi bileklikler ve kolyeler almaya basladi sanirim. W.A.R.R.I.O.R’da banana dansi yapmaya hazirlaniyoruz anlayacaginiz.

Uyduruk sloganlar 1: Londra’nin underground clublarindan cikma elektronika kralicesi disiler bu tahrik edici ve degisken sahne performanslari ile bizi gece boyunca enerjik, taskin ve simarik bir moda sokacaklar… Himm yani ne olacak o gece eglenecek miyiz? Ne kadar ictigimize mi bagli yoksa?

Deli ve renkli kizlarin sahne performansindan her zaman is cikar bunu bilir bunu solerim… Kuzey muziginin coolluguna olan tutukumu ancak boyle deliler guneye dogru indirebiliyor (Guney derken !!!)

Ebony’den sonra "Daha saat 4’e 10 var" moduma gecmeden eve kacmam lazim... Ya da geceye daha sakin devam etmem. Cunku 24 saatten az bir sure sonra demin ki saskin, enerjik, simarik modum degisecek ve yerini karmakarisik darmadaginik sert ama bir o kadarda eglenceli bir baska moda birakacak. Atlanta’nin asi cocuklari tugla duvarlarin onunde dudaklarimizi karartacak... hahahahahah uyduruk bile degil artik bu. Vallahi !!!

Evde her daim Black Lips dinliyor olmasam da live performansini asla kacirmayacagim gruplar arasinda. Ustelik deminde dedigim gibi beklenmedik ve asiri sahne performanslari her zaman beni etkilemistir…Etkilenecegimden degil ama abilerin sahneye isemisligi bile var…Nazli’cim uyar istersen

Uzun zamandir eve kapanmisligim ve her haftasonu kendime “haftaya mutlaka disari cikicam” demelerim sanirim artik son bulmali…hakli sebeplerim vardi..maddi, manevi. Vallahi !!!

Freewillasrology'de haftalik falimda da dedigi gibi artik disari cikmanin zamani geldi…Birde bu hafta yapacagim bir black date’in tahmin ettigimden daha uzun vadeli bir iliski doguracagini solemis. Hayirlara vesile…

Ne diyim! Haftasonu beni ararsaniz siyah kemikler ve dudaklari tugla duvarlar onunde izliyor olacagim. Vallahi !!

October 31, 2009

Sinyal Seviyemdeki Azalma!


Masterımın başladıgı ve işlerimin yoğunlaştıgı şu dönemde ufak çaplı bir depresyon geçirmiştim... Ciddiyim; spor yapmayı ve sokağa çıkmayı bırkatım, yumusak bir kanepe görüpte popomu rahat ettirdiğim her ortamda saatlerce sabit durabiliyordum. Bahanem de hazırdı, sürekli çok yoğun ve çok yorgun olduguma inandırdım kendimi hem fiziksel hem zihinsel olarak. Param da yoktu ve zaten dısarıda çıkmadıgım için son kalan paramla kendime dünyanın en luzumsuz alısverişini yaparak Zara’dan bir sabahlık aldım, artık evde uyandıgım dakikadan yatacağım dakkaya kadar biraz entel biraz bohem (ve birazda rukuş) bir o kadepede bir bu yatakta savruluyordum...
Tam 3 hafta sürdü iş ve okul dısında kafamı evden dısarı uzatamama hastalığım. Annemin bile benden daha fazla gece dısarı çıktıgını farketiğim geçtiğimiz hafta bende attım kendimi sokaklara ve Levent klasiği olan içkileri karıştırmaca oyunuma başladım, bu oyun bir diğer klişe ile sonuçlandı “Daha saat 4 e 10 var” dedim ve eve dönmedim tek başıma eğlenme pahasına...
Bu hafta ise kendimi herşeye vaktim olduguna inandırmıştım. Hafta içi düzenli olarak işe gittikten sonra 3 gün okula 1 gün spora gidebilir, Aşk-ı Memnu’yu izleyebilir, haftasonları ise sabah spora gidip öğlen sunumlarımı ve eğer varsa yazmam gereken diğer yazıları hazırlayabilir, akşamları ise sosyalleşebilirdim.
Çokta güzel planlamıştım bu haftasonumu. Tüketici Davranışları Motivasyon sunumumu Cumartesi sabah erkenden kalkıp hazırlayacak sonrasında ise Axel Kriygier roportajımı türkçeye çevirip dergiye yollayacaktım. Pazar ise yazmam gereken çok daha uzun ve önemli bir yazı vardı...Hiç biri olmadı bir takım sebeplerden dolayı.
Öğleden sonra spora gidip 45 dakika kadar bisiklete binmeyi planlıyordum, dizim iyice azdı. Artık yağmur yağacağı zamanlarda sızlamayada başlıyor...yaşlılık belirtileri işte
Gece ise önce Babylon’da Gus Gus President Bongo izlenecekti...İzlanda’dan gelen bu adam için oldukça yağmurlu bir gün...Hiç yadırgamayacak sanırım. Sonrasından ise Cadılar Bayramı partilerinden bir tanesine gidilecekti, zaten kostum giyip makyaj yapmayı hiç planlamamıştım. Yağmur bu açıdan beni daha fazla üzmedi o yüzden ( Eminim bir kısım insan oldukça paniklemiştir haftalardır düşündükleri saç modelleri ve makyajları bozulacak diye)
Eski arkadaşlarla kaynatma, yeni insanlarla tanışma ve yeni tanışılan insanları biraz daha yakından tanıma planlarıda vardı...herkes evinde mi oturur acaba bu havada?
Duş almam lazım bide, camdan bakıp şimdi dışarda olsam ne iğrenç ıslanırdım diye düşünürken, içeride keyif amaçlı duşa girip ıslanmak??? Bu benim için şu anda bi ikilem
Her zaman kış aylarında arkadaşlarımı böyle havalarda gaza getirmişimdir yağmur yağıyo diye tüm kış evdemi oturuacağız diyerek... ama camdan baktıgımda bu kış kendimde o enerjiyi çokta görmüyorum, çok yoğunum çok yorgunum...eyvah gerimi dönüyor yoksa!!!

Yinede ola ki çıkarsanız benden iki tavsiye: Babylon'da 23:00'den itibaren Gus Gus Dl Set: President Bongo (Kompakt) kaçırılmaması gereken gecenin eventi. Alternatif olarakta Tünelde Beyoğlu belediyesinin ynaında duvarın aşağısında eski bir marangozhanede gerçekleşecek olan Yiğit Karaahmetin Cadılar Bayramı Partisi...Herkes orada olacak. Eat me at Halloween.

October 03, 2009

1. TUA (Tanimlanamayan Ucan Aile) Toplantisi: Kurtarilmayi Bekleyen Kurtarici...

Dunya kazan biz kepce, yurdum guzel yurdum tarzi gezilerimizi bir sureligine tamamladiktan sonra, ailenin 3 bireyininde katilimiyla gerceklesen ilk demleme cay bosnak boregi toplantimiz gerkeceklesti.

Toplantinin 1. bolumunde TUA uyeleri bibirlerine bu gezdikleri ve gordukleri yerlerdeki enteresan olaylari anlatip bir durum analizi yaparak yasadiklari deneyimleri yorumladilar.

2. Asamada ise geleneksel bir Turk populer kulturu programi izleme seansina gecildi ve her zaman oldugu gibi kah gulundu kah ekrana kufur edilmek suretiyle tv ile kavga edildi, sonrasinda ise tv bir arka ses fonu olarak acik birakilarak eski anilar anlatilmaya baslandi, Tua soyunun kurucusu olan Feyziye Tua toplantida olmadigi icin anilar "bapma bacaklarima neden bapiyorsun bacaklarima" ya da " abaranin anahtarini at" kadar eskilere uzanmasada cesitli anilar paylasildi...

Iste size bir ornek...

Anneannem ayni apartmanda bizim 2 kat asagimizda yanliz basina ikamet etmektedir, ailemizin en yasli uyesi oldugu icin eskisi kadar ucamaz. Ne zaman gec saatlerde telefon ya da kapi calsa nedendir bilinmez ki tum TUA uyeleri anneanne hastalandi ve/veya oldu zannederler.

Sakin bir bahar gecesinde uyumakta hatta ve hatta cok derin uyumakta oldugum bir animda yangin alarmi seklinde calan kapi zilimiz aci aci ve uzun uzun calmaya baslamisti. Bense saniyenin 100 de 1 i kadar olan bir surecte yatay pozisyonda derin uyudugum yatagimdan 10 ila 12 santim kadar yukselmis ve tekrar yataga degmeden dikey pozisyona gecmis kapiya dogru kosuyordum bile, yine ayni surecte kapi bu kadar gec saatte bu kadar aci aci caldigi icin anneannemin oldugune veya iyi ihtimalle olmek uzere olduguna coktan inanmis hatta adim gibi emindim.

Kapiyi actigimda anneannemin karsi komsusunu gordum ve s.tr dedim kesin anneanneme birsey oldu...Ayni surecte kelebek seklinde kollarini cirparak aglayan anneannemin karsi komsusu kendi annesine birseyler oldugunu anlatmaya calisiyor ve feryatlar icinde yardim dileniyordu...Bu gibi durumlarda ( komsu kalp krizi, zehirlenme, mide kanamasi, derin parmak ve ayak kesikleri, evcil hayvanlarin veterinere acil goturulmesi) calinan ilk kapi her zaman bizim kapidir. Anne Sertac TUA'yi taniyanlar bilirler, kendisi gunduzler anne geceleri ise can kurtaran ve en hizli sekilde hastayi bulundugu yerden en yakin hastanenin acil servisine ulastiran bir superkahramandir.

Bende annesinin oglu olarak, dedim ya, yataktan ucarak kalktiktan ve kapiyi actiktan tam olarak 5 saniye sonra olay mahali olan 2 kat assagimiz 7 nolu daireye kosuyordum..ama yanlis giden birseyler vardi. Derin uykudan kalkip kurtariciya donustugum surec okadar hazli idi ki ani kalkisim basimi dondurmus 6. kattan 4. kata kosarken gozlerim kararmaya baslamisti...7 nolu daireye adim attigimda yerde yatan komsu annesini gordum ve bir yan odaya kanepeye kendimi zor attim, tansiyonum dusmus ve bayilmistim. Oysaki acile kalkmasi gereken yere dusmus yasli bir kadina yardim etmem gerekiyordu, benden 3 saniye kadar gerimden gelen annem ise ayni hedefe kitlenmisti, yerde yatan ve acile gitmesi gereken yasli kadina yardim etmek...ama beni yan kanepede bayilmis gorunce annelik duygulari super kahramanlik gorevlerinden agir bastirdi ve bir kolanya bulup bana dogru kosmaya basladi...levent bayildi seslerini duyduguma gore ayilmis olmaliydim...

Bizden yardim dilenen komsumuz yardim bekledigi iki kisinin bir diger odada fenalastigini gorunce kollarini daha da kelebek gibi cirpmaya basladi ve panikledi...Kozasi yirtilmis ve ucmaya hazir gibiydi...kendimize hizlica geldik ve gorevimizi tamamladik...Hem de eksiksiz olarak, hem de ambulans ile gelen hastabakicinin ailemizin sanina yakisacak sekilde agzina sicarak...

Ama genis acidan hizlica baraksak gece yataktan ani kalkip kalp krizi geciren komsumuzun evine yardim etmek amacli gidip kapidan girdigim saniyede bayildigimi dusunsenize...

TUA toplantilarinin klasigidir gulmekten aglanir...yine ole oldu ve nefessiz kalana kadar gulup hungur hungur agladik...

Uzayan TUA toplantilarinda anlasmazlik cikabilir, tehlikelidir TUA toplantilarini tadinda birakmak gerekir...

Bir diger TUA toplantisindan sonra gorusmek uzere

Saygilarimla

TUA Junior

September 26, 2009

H'nin Annesi ile L'nin Babasi

Cok uzun zaman once, Oyku ile bir tatil programi yapmistik...Bayram tatilini haftasonu ile birlestirip 9 gun Barcelona-Ibiza seyahatine cikacakti. Herseyi planladik; kalacak otel, ucacak ucak, yuzecek deniz bile baktik, gel gor ki isin yogunlugu, yeni sezonun acilmasi, benim universite taksitlerim derken bu pahali tatile cikamayacagimizin gercegi yuzumuze tokat gibi vurdu. Hemen akabinde alternatif bir son dem denize girme programi yapildi...Sundance Nature Village'de tanidiklar yoluyla rezervasyon yapildi ve kendimizi Antalya hava alaninda Recep Abi'nin VIP aracinda bulduk...

Gece 22.30 gibi ormanin derinliklerine vardigimizda her yer cok karanlikti ve nerede oldugumuzun farkinda degildik. Algilarimizi acar diye bara icki icmeye gittik ve eski tanidiklarla karsilastik...Sabah uyandigimizdaysa bize tatil boyunca yuzunu 2 kere gosterecek olan gunes isil isil parliyor ve Ibiza kaosunun icinde olmadigimiz icin sukrettiriyordu...(sabah 5 te otmeye baslayan gicik horoz ise kufrettiriyordu)

Mavi Gole Donus ve The Beach filmlerinden olan deneyimlerimize dayanarak hemen bu ilkel yasama uyum sagladik: Issiz kumsalda serildik serpildik, soyunduk, guneslendik, agaclara tirmanip ananas ve hindistan cevizi topladik, kamislardan kendimize sal yaptik, Oyku ilk adetini denizde gordu....Yok artik bu kadar da degil tabi ki eheheeeh...

Ilk gunden sonra doga ana ve Mikail bize orda durun dedi ve hic bitmeyecek yagmur ile hic gitmeyecek kocaman bir bulut geldi tepemize...Bizde gunumuzun buyuk kismini bir barda ve bir restoranda uyuyarak ve hic durmadan kitap gazete okuyarak gecirdik...ta ki kucuk L ve kucuk H aileleri ile tatile gelinceye kadar...

L dunyalar tatlisi bir kizdi ve dunya yakisiklisi ustune ustuk cool ve sempatik bir babasi vardi, annesi ise kontrol freak ve suratsiz bir kadindi...Oyku defalarca babayi keserken yakalanip kucuk L ye bakiyormus gibi yaparak gulumseyip L'nin annesinin hismindan kendisini kurtarmayi profesyonelce basardi...

H cok yakisikli sarisin 4 yasinda ve hiperaktif bir erkek cocuguydu, her daim kendine yeni oyunlar yaratiyor ve cok gurultu yapiyordu...H'nin annesi sempatik sicak kanli, her ne kadar dogumdan sonra fazla kilolarinin tamamindan kurtulamasada cok hos bir kadindi...Kocasi ise kel gobekli bir isadamiydi.
Karsimizda 2 tane missmatch vardi ve bu duruma sessiz kalamazdik

2 saat gecmemisti ki kucuk L, kucuk H'den oldukca etkilendi ve hanimefendiligini bir kenara birakip bir sokak kizina donustu, H ve L yerlerde yuvarlaniyor, agaclara tirmaniyor hindistan cevizi ve ananas topluyor, bizden sonra Mavi Gole Donus 2'yi cekiyorlardi adeta...

L'nin babasi bu durumdan cok mutlu idi ama anne icten ice L'deki davranis bozukluklarina sinir oluyor, kizinin dizinin dibinden ayrilip elin yumurcaklariyla camur banyosu yapmasina katlanamiyordu...2 aile de uzaktan uzaga, masadan birbirlerine selam verip birbirlerinin cocuklarinin ne kadar sevimli oldugu konusunda sunii aciklamalar yapiyorlardi

H'nin annesi kucuk L'yi cok sevdi. L'nin ailesine nazaran daha rahat ve cocuklarinin duse kalka buyuyecegine inanmis ve onu surekli goz hapsinde tutmayan bir yapilari vardi ve H, L'yi alip uzaklara goturmeye basladi...L'nin babasi ve H'nin annesi donusumlu olarak cocuklara bekcilik ediyordu ve aralarindaki yakinlasmada kacinilmazdi...Gun gectikce L'nin annesi odada daha cok uyumaya basladi. H,nin babasi ise ortalarda yoktu bile...Dunya umrunda degildi

Ortalik basibos kalmis ve muhabbet derinlesmisti...Bizimse tek eglencemiz bir sonraki adimi tahmin etmek ve bu 2 aile arasinda korkunc swing hikayeleri uretmekti...Yemek saatlerimizi H ve L ile ayni saate denk getiriyor iki aileyi uzun uzun gozlemliyorduk... Oyku H'nin annesini icten ice sevmiyordu sanirim L'nin babasina olan yakinlasmadan dolayi...Bilemeyecegim

Olaylari tam cozumluyemeden donduysekte; bu kucuk cennet, doga harikasi minik koyun icinde ustu kapali ve usturuplu donen 1960'lardan kalma bir flortlesme yasandi...ya da biz hep oyle olmasini umid ettik

Umarim hikayenin sonunda bir dram yasanmamistir cunku Kucuk L ve Kucuk H tatilimizin en eglenceli kahramanlariydi

September 13, 2009

Tanimlanamayan Ucan Aile -TUA-


Biz Anne ve 2 kardesten olusan bir cekirdek aileyiz. Standartlarin "biraz" disinda, birbirne cok bagli ve atesliyiz. Eglendigimizde aglayana kadar guler, kavga ettigimizde aglayana kadar sinirleniriz...ama birbirimize cok bagliyiz, gelin gorunki son zamanlarda bizi birbirine sadece Turk Hava Yollari baglayabiliyor...

Sanirim biraz basa donmek gerekiyor aile hikayemizi anlatmam icin, ben universite ucuncu sinifi Portekiz'de okudum, 12-13 ay kadar Porto'da yasadim, ayni donemlerde ise Ablam Colgate'teki gorevi icin Dublin'e yerlesmisti annem ise bir oraya bir buraya ucuyor bizim sayemizde kendine tatiller yatatiyordu yine bizi gorebilmek icin. Cok eglenceliydi ulkeler arasi aile ziyaretleri... Ablamla ayni donemde Turkiye'ye donduk ve kiza bir sure sonra ben Cruise Line'larda calismaya basladim ve Istanbul'dan baslayip Alaska'da biten bir dunya turuna ciktim, ayni donemde ise ablam Colgate'teki yeni gorevi icin Kazakistan'a yerlesti ve uzun sure orada yasadi. Annem ise bu surecte bizler ula;ilamayacak kadar uzakta oldugumuz icin arkadaslariyla yeni tatiller uretti kendine

Istanbul'a dondukten bir muddet sonra ben yeni mevcut isime basladim ve yazlari Alacati-Istanbul arasinda mekik dokuyordum, ablam ise yeni pozisyonu geregi hem Kazakistan'da hem Istanbulda calisyor her iki haftada bir ulke degistirmesi gerekiyordu, annemse yoklugumuzda coktan tatilkolik olmustu bile...

Ben Alacati'dan donerken Ablam ayni saatlerde Istanbul'dan Kazakistan'a gidiyordu ve ucaklarimiz havada yanyana gectiler bir keresinde, annemse benim Alacati'da ablamin Kazakistan'da olmasindan sikilip Kusadasi'ndaki yazliga yerlesti ve tum yazi orada gecirdi. Ben Alacati'daki gorevimi tatamen bitirip Istanbul'a gelmemin akabinde bir izin aldim. Carsamba gunu Antalya'ya ucuyorum ablam ise persembe gunu Kazakistan'dan Istanbul'a donuyor, Ben 21 Eylul'de Antalya'dan Istanbul'a donuyorum annem ise 24 Eylul'de Kusadasi'ndan Istanbul'a donup 26 sinda Antalya'ya gidiyor ve 30 unda Antalya'dan donuyor, tuma ailenin istanbulda oldugu bir kisa surenin ardindan ise Ablamin Kazakistan'a donmesi gerekiyor...

Turk hava Yollari, evimize gelen taksilerin bagli oldugu taksi duragu ve turkcell'in ailece bustumuzu dikmesi gerektigini duzunmuyor degiliz...

Peki simdi bulun bakalim bu tanimlanamayan ucan ailen hangi tarihler arasinda hep bir arada Istanbul'da oluyor, soruyu bilece acik tarihli bir THY ucak bileti veriyoruz :)

iste bizim hikayemiz...

Huysuz Yasli olma yolunda...

Zaman zaman hayatimda degisik donemler olmustur. Haftada 4 gece sokaklarda sabahladigim; 9 ay boyunda her gece ortalama 8 kadeh icki ictigim, gunde sadece 5 saat uyudugum ve gunde 13 saat uyudugum, 2 gunde bir kitap bitirdigim ve senede 1 kitap okudugum...ama hic bu kadar hemen eve donmek istedigim ve dislerimi bile fircalamaya usendigim bir donem olmamisti. Her seyi erteleyebilirim son 2 haftadir. Yatagimi toplamadim henuz, 2 haftadir giyip cikardigim hersey kulanmadigim yatagimin uzerinde; bulasik makinasini temizler makinada bitik kirliler lavoboyu doldurunca calistiriyorum; kreker yigiyorum hizli ve hazi diye; sporsa tum bunlarin yaninda cook cook yorucu ve gitmesi zahmetli...Su anda blog yazdigima bile inanmiyorum aslinda ama demin bir sey farkettim.
Bugun Cumartesi; istanbulda sokaklarda bir cok etkinlik gerceklesiyor, bienal cabasi. Evden cikmadim, 5 bolum brothers&sisters izledim, sol dizim minuskus ve surekli kutluyor, gecen sene Dominik Cumhuriyetinde kirilan ve Porto Ricoda alciya alinan ayak basparmagim sizliyor, dizinin altyazilarini okuma gozlugumu takmadan secemiyorum, koltukta uyuyakaliyorum ve evde tek basimayim...Yas 25

June 14, 2009

Manik Depresif

Hic bir sey yapmiyoruz
calistigimizi saniyoruz, garip konular icin enerji harciyoruz... para kazanmak icin vakit harciyoruz
kazandigimiz paralari vakit oldurerek harciyoruz
tatil gunlerinde para harcamak icin akteviteler yaratiyoruz
Bugun evde dinlendim diyip internet karsisinda saatler geciriyoruz
facebookta statu yeniliyoruz
facebooka foto yuklemek icin eventler ve nedenler yaratiyoruz
msn da chatlesiyoruz internette flortlesiyoruz
luzumsuz mesajlar atiyoruz
yuruyuse cikiyoruz
spor yapip ustune pasta yigiyoruz
tv izleyip kanepede siziyoruz
birilerinin bi sebeple yazdigi kitaplari okuyoruz saatlerce
hayatimizin uctebirinde uyuyoruz
kiyafetler alip dolaplara tikiyoruz
tekrar facebooka giriyoruz harika yeni kiyafetler aldim yaziyoruz
hic bisey yapmiyoruz
cok daraliyoruz

June 12, 2009

Narkoz Kafası


Bir ameliyata girmeden önce çok daha heyecanlı olacağımı, hatta ameliyata girmeden önce annem gibi astaneden kaçmaya çalışacağımı, doktorlara ben şimdi gidiyim yarın söz gelirim diyeceğimi düşünürdüm hep. Sonra aslında beni tedirgin edenin ameliyat olmak değil hastanede kalmak oldugunu farkettim. Sabah 5'te verilen kahvaltılar, özel oda yoksa yan yataktan gelen iniltiler horultular veya gece elinde sondayla dolaşan amcaların gölgesi beni başlı başına tedirgin ediyordu. Şansım yaver gitti ve bu hastane maceramda herhangi bir gece hastanede konaklamak durumunda kalmadım. Bunda doktorlarımın kıyakları etkili olsada netice itibariyle hatnaeye gündüz gezisine geliyor gibiydim.

Ameliyat günü sabah 7'de yatagıma yerleştiğimde byolojik saatime öğlen 12'de ameliyata girmek üzere ayarlamıştımki benden önce girecek olan tutuklu gelemeyince saat 8 de elinde garip bir önlükle haydi soyun diyerek bir hastabakıcı girdi odaya. Panik bile olamdan kendimi göğüs ve popo dekolteli bir mavi önlükle koridorda yürürken buldum.

İlk defa bir ameliyathane görüyordum ve pencere gibi bir kapıdan atlayarak içeri girerek bir yataga yerleştim. Ellerinde dosyalar ve maskelerle yürüyen uzman operatörler. Sanki benle değilde biraz sonra garip bir aletle içine girecekleri penisimle konusuyorlardı. " vaka ğretra darlıgı testisler kıvamda penis normal hasta 25 yaşında erkek" sonunda zahmet edip birisi bana dönüp nasılsın dediğinde yarım yamalak biraz heycanlandım diyebildim. merak etme birazdan geçecek dedi ve beni çarmıha gerermişçesine ameliyat masasına yatırıp kollarımı bağladılar ve göğsüme garip garip bişeyler takarak bir igne yaptılar. Sonrasında sadece kolumun karıncalandıgını hissediyorum...

Bekleme odasına çok net uyandım. Hiç sersemlemedim. Çat diye uyandım...Tek hissettiğin inanılmaz bir idrar yapma isteğiydi. Hemsireye seslendim
Çok çişim var çişimi yapmam lazım
Kadın çişin yok ameliyat o bölgede oldugu için çişin varmış gibi hissediyorsun diye cevap verdi...
Hayır dedim çok çişim var
Yukaırda doktor baksın sonrasında çişini yaparsın dedi...
Norkozdan yeni çıkmışta olsam genetik işte soya çekim
Ya bir kap getirirsin yada dönüp yere işerim buraları temizlemek zorunda kalırsınız diye bağardım. Mecbüren bir kap getirdi ve şarıl şarıl işedim sonra da bak varmış işte diyip kabı eline verdim.

Sonrasında ise klasık ailevi hastane geyiklerimiz başladı. Her zaman oldu gibi fazla ziyaretçi yüzünden güvenliklerle kavga edildi... Sünnet kıyafetleri getirildi... akşamdında da kendim kendi arabamı kullanarak eve döndüm

boğazıma tüm sokuldugu için yutkunamıyor, penisime tup sokuldugu için işeyemiyorum. Ama gayet iyiym ve evimde ölee dinleniyorum
Oldu da bitti maşallah...

June 10, 2009

Ders 1: Uroloji

Çok gezen mi bilir, çok okuyanmı sorusunun yanıtını hep çok gezen şeklinde cevaplamışımdır. Ama bu gezmeler genelde benim hayatımda turistik geziler şeklinde olmuştur. Bu çok gezme görme kısmına şimdi bambaşka bir açıdan yaklaşacağım... Hastaneler...
Spesifik olarak ele aldıgım konu ise Uroloji, halk arasında Bevliye..belden aşağı...kasımpaşa... bu kısımı inceleyeceğiz

İlk olarak bir urologla deneyimim 18 yaşında olmuştu. O zamanlar ETS'de çalışan minik bir tur rehperiydim, hayatıma nasıl bir yön versim diye küçük beynimle düşünürken kendimi otobüs muavinliği yaparken bulmuştum. Bu maceram iki hafta kadar sürdü... İstanbul'dan kalkıp Marmaris yönüne itmekte olan ETS Turizmin Sayın yolcuları: mola süreniz dolmuştur lütfen otobüsteki yerlerinizi alın... Keza otobüs kalkmak bilmez çünkü repber tuvalette sıkışmış çişini yapamamaktadır...
Ozamanlar üstünde durmamış otobüs klimasından üsüttüm herlade demiştim.. Ürologum ise evet üşüttün heralde diye teid etmişti..

Seneler geçti ben bir yandan hayatıma değişik işlerde çalışarak renk katıp yön verirken bir yandanda cinsel hayatıma değişik işlerde çalışarak renk katıyordum...

Her erkeğin başına geldiği gibi 1 kez daha üroloğa ziyarete gitmiş ama bu sefer üşütmemiştim. İlk kurcalamalar başladı...Ürologlar teker teker eldiven takıp çıkartıyor ve yorumlar yapıyorlardı

21 yaşımdayken birgün çok ciddi bir böbrek ağrısıyla yanlız başıma oldugum bir gün sürüne sürüne kendimi hastaneye kaldırdım. Kum döküyordum. Bayıltın beni diye bağırıyordum. Bu sefer kitle daha genişti eldivenlerini takıp çıkartan ürologlar ve sese gelen hasta ve hastabakıcılar. Kısa boylular önde diz çökmüş uzun boylular ise arka saflarda yerlerini almışlardı bense bacaklar şpaget teslim olmuştum...

Artık üroloji konusunda tcrübeliyim diyordumki son 1 senede yaşadıklarımla master degreemi yaptım... Kum şikayeti geçmemiş ben ise değişik urologlara gitmeye devam etmiştim. İstanbulun suburblerinde çalışan ürologlar ise "Biz henüz leventinkini görmedik" diye ayaklanmış taksime doğru yürümeye başlamışlardı bile

Önce Kızılay Ürologlarını keşfettim Sonra devlet hastaneleri ve özel hastanelere gittim...Çeşit çeşit ürolog var bazısı daha iyi bazısı işinden keyif alıyo bazısı bıkmış. En rahat ettiğini bulman lazım. Ürolog ile iyi anlaşmak önemli. Seni ne hallerde görüyor eli nerelereine değiyor. Bende bu uzun araştırmalar sonucunda Bir tane bulmuştumki 2 sene sonra anladım. Yalanmış, bunca sene kandırmış beni, kum döküyosun diye altamış, duygularımla oynamış , Yüzüme üzgünken pipime gülüyormuş.

Günlerden bir gün benimde canıma tak etti ve ayrıldık. Ben u engin üroloji denizinde gezintime devam ederken artık yeni yeni şeyler öğrenmiştim. Çünkü derdime derman olamayan tıp 6 sene boyunca neler öğrendiildiyse üstümde denedi.

Test 1: ÜroFlowMetre
Hayatımdaki gerçekler açığa çıkıyor
Tarif: 3 litre kadar suyu içiyorsun. 30 dakıka bekliyorsun. Artık altına işeyecek seviyeye geldiğinde bir odaya alınıyor ve elektronik cihazlara bağlı bir kaba işiyorsun. Bu kap senin saniyede işediğin idrarın miktarına ve hızına göre tazdik ve en ölçüyor.
İşte bu ölçümde anlaşıldıki ben70 yaşında bir amca gibi işiyormuşum...Nedeni merak edildi ameliyat dendi. Ama yaşadıgım haya kırıklıgından sonra bir doktora üvenemezdim
Başkasına gittim ordan oraya savruldum
Acı seviyesi: 2/10

Test 2: Prostat
Artı 18
Acı seviyesi: Kişiden kişiye değişir
Genel olarak 40 yaş üstü erkelere uygulanır
İdrar yolumda bir iltihaplanmadan şüphelenilip bulunamadıgında erken prostat büyümesinden şüphelenildi...anlamak içi yapılacak tek bir şey vardı
Pantalonunuzu indirin alnınızı sedyeye dayayın ve derin bir nefes alın...
Çok yeni noktalar keşfettiğim bir gün oldu, hayatıma yeni bakış açıları girdi ama prostat büyümesi yoktu, belkide bu tamamen doktorun canı sıkıldıgı için yaptıgı bir testti ...

Test 3: Kan idrar aids bel soğuklugu mikrobiyoloji tam otomatik idrar şeker troid kolestrol
Acı Seviyesi:3/10
Sonuçları beklemesi heyecanlı
Sonuç: at narkozuyla 24 saat ameliyat olabilecek kadar sağlıklıyım
ve hiç bir bulaşıcı hastalıgım yok

Test 4: Üretrografi
Hardcore Porno

Yarım litre sıvı alabilen bir enjektöre fosforlu ilaç doldurulup ve penisinizin ucuncan içeri doğru o sıvı tazdikle pompalanır. Nerede direnç görüldüğüne ve sıvının nereden geçmekte zorlandıgına röntgen videosu ile bakılır....
Acı seviyesi 6/10

Rezalet kısım ise içinize püskürtülen sıvı enjektör çıkınca şöyle bir manzara oluşturur....musluktan kurtulmuş tazdikli su fışkırtaraf sğa sola savrulan bahçe hortumu
Hayatımda bu kadar gülüp utanmamıştım


Sonuç: Üretra Darlıgı
Tüm testler sonucunda mesane girişimde darlık belirlendi
Nedeni: Bilinemekle birlikte kum, iltahap, yara veya kronik
Tedavi: Sistoskopi ve gerekli müdahale, soğuk bıçakla yarma işlemi


Tekrar riski % 45
Başarı oranı %70
Ölüm Oranı %0.07


Ameliyat Tarihi
11 Haziran Perşmebe 12:00

Şarıl şarıl işerken görüşmek üzere

May 23, 2009

DAMDAKI YABANCI

Istanbulda yasiyor olmanin bir cok farkli yolu var. Yaptiginiz is, takildiginiz insanlar, gittiginiz mekanlar, yasadiginiz semt,yeni sevgiliniz, tek gecelik iliskinizden sonra sevgiliye donusen tanimadiginiz insanlar…cok fazlar farkli etken Istanbulda ki yasaminiza yon veriyor ve kisa donem cevrenizi degistirebiliyor…Ama ozellikle Istanbul da yasayan yabancilar la iletisim icinde olan bir grubunuz varsa o zaman cok daha degisik maceralara dalabiliyorusnuz.


Istanbulda yasayan yabancilarla iletisim icinde olmanin en guzel kismi kendinizi Istanbul’da yasayan bir yabanci zannetmeniz oluyor. Bir kac saat icinde moda giriyor Ayasofya Camiini gosterirken sizde ilk defa goruyormussunuz gibi davranabiliyorsunuz. Bunun icinse bir sehir turu yapmaya gerek yok cunku neden oldugunu bilmedigim sekilde Istanbul’da yasayan turistler bir sekilde her zaman sehrin en guzel manzarali teraslarindaki partileri biliyor oluyorlar, ki bunlar bar café gibi mekanlar degil genellikle istanbul’da ki bildigin yerlilerin teraslari. Son bir yildir ne zaman terasi olan bir evde partiye gitsem, ki bu terasin cok ta ahim sahim olmasina gerek yok ufak bir manzarasi olun ve icki iciliyor olsun ya da ininailmaz bir manzarasi olsun ve cok daha extreme seyler yapiliyor olsun, 5. Dakikadan intiraberen yeni tanistigim maximum 3. Insanin adi ya Christopher ya Alex ya Claire ve Maria


Dun bir kez daha bunu dusundum, nasil oluyorda bu yabancilar geldikleri sehirlerdeki en guzel teraslari olan insanlarla bir araya geliyorlar ve en sevimli relax partilerin vazgecilmez isimleri oluyorlar…


Guzel manzarali teraslarin oldugu semtler agirlikli olarak turistlerinde yasadigi bolgeler bu kabulum. Dolayisiyla ayni semtin cocuklari bakkalda markette kapinin arkasindan bir araya gelip bir muddet sonra arkadas oluyor ve digger tum yabancilarida gelin gelin teras buldum diye cagiriyor olabilirler.
Ikinci bir secenek olarakta o bolgede yasayan yerliler Benim terasim var diye bu avantajdan prim yapmak istiyor olabilirler…


Sebebini kesfedememkle birlikte kesin bir sonuc var ortada…Turistler damlarda geziyor. Ve sayilari cook fazla...


Gecen gun tanistigim bir belcikali grup vardi. Istanbulda kac belcikali vardir dersiniz…Istanbulda yasayanlarinin sayisi 2000 I geciyor ve tahmin edin??? Hepsi de terasli ev partilerinden cikmiyor…


Sevdigimiz bir ulkenin baskonsolosu harika manzarli dairesinde ev partisi veriyor katilan az sayida yerli kendini turist zannediyor.
Sevimsiz Amerkilalilar Turk sevgilileriyle yerden 60 metre yukseklikte opusuyor
Marjinal yabanci ciftler harika evler kiralayip insaat isine girisiyor ve 3 duvari cam olan yatakodalarinda sevisiyor.


Bu yuzden ne zaman yuksek bir katta guzel manzarali veya terasli pir partiye davet edilsem manzaradan suphe ederim ama orada tanisacagim bir Chirsopher ya da Maria olduguna asla suphe etmem...


Isin komik kimmi kendimi dusunuyorum… Portekizde katildigim terasli partileri, Floransa’da 3 gun gecirdigim Muhtesem terasli evi ve aksam uzerleri gun batimi partilerini, Seattle’daki orman evinin cati katini ve catisini…
Baska bir ulkeye cikinca catiya dogru yonelme egilimi olabilir mi insaniglunda…

May 20, 2009

Soyunma Odasi Soyunanlari

Spor salonlarinin soyunma odalari herzaman insanlari analiz etmek acisindan en onemli mekanlardan biri olmustur benim icin…Cok garip huylari olan birsuru erkek bir araya gelip soyunur. Zaten bir suru erkegin bir araya gelip vucudlarini gelistirmeye calismasi sonrada ayni odada soyunmasi fikri basli basina cok komik degil midir ? 16 yasindaki yeni ergenlerden 60 yasindaki andrerepozlu amcalara kadar herkesin bir amaci vardir o salona gelirken…ve bu amaclar her zaman gorundugu ve dusunuldugu kadar masumane de deigldir…
Soyunmaya ve giyinmeye calisma stillerine gore bir cok gruba ayrilir insanlar
Hayatini gyme adamis super bir vucuda sahip olmus ama o vucuda sahip olabilmek icin tum vaktini salonda gecirdigi icin disarida sosyallesmeye hic vakti kalmamis elma popolu baklava karinli genis omuzlu cocuklar daha soyunma odasinin kapisindan girerken pantalonlarini indirir spor yaptiktan sonrada soyunma odasindan saunaya oradanda dus kabinlerine cirilciplak giderler hele guvendikleri sadece vucudlari degilse o zaman birde ufak tebessum vardir bu yuruyus sirasinda suratlarinda…Bu tip en sinir bozucudur o yuzden bu tiplerle karsilastiginda her zaman aklina getirmen geren tek kural vardir. Isten cikip yatana kadar spor yapan hatta ise gitmedende sabah 1 saat kardiyo yapan bu kategori elde ettigi bu fit vucudu sadece 1 haftalik yaz tatilinde kullanabilir…
Utangac erkek tiplemesi giyinip soyunurken sekilden sekile girer…Popo catali bile gorunsun istemez havlu sarip tek eliyle havlu dusmesin diye tutmaya calisirken digger eliylede havlunun arasindan ic camasirini indirip kaldirmaya calisirken tokezler dengesini kaybeder yada tam islem biyterken bir terslik olur havlu kayar duser acilir vet um cabalari bosa gider zaten komik bir durumdayken dahada rezil olur… Bu tiplemenin analizi derinlemesine yapildiginda altinda yatan sebepler cok daha karmasik ve ciddidir…
100 kiloyu geckin ve standart gym soyunma odasi havlisi belinin cevresinde bir tur atamayacak kadar kilolu olan amcalar nedense kendilerine en cok guvenenelerdir. Bunlar gobeklerini ve kocaman kaba etlerini ve gobeklerine kadar sarkan goguslerini killi sirtlarini sergilemekten hic cekinmezler… terli ve ciplak bir sekilde oturma unitelerine oturarak giyinirler ve sen bird aha o bolgeye hic yaklasmamak icin and icersin… Bu tip ya cok caresizdir ya da uzulerek soyluyorumki araniyorlardir…Bu tezi sauna ve buhar odasinda dogrulamak mumkundur…
Soyunma kelimesine tahammulu bile olmayan karakter daha sporu biter bitmez alnindaki teri damlamadan cantasini alip kosarak odadan uzaklasir…bu tipi taniyip analiz etme sansini yakalamayzsin bile
Gymden cok saunada vakit geciren ve cevresinde kucuk bir golet olusturan igrenc tip spor salonuna hic gelmemelidir bile
Her salonda en az birtane olan ve yarismalara hazirlanirmiscasina abanan 300 kilo ile bacak 100 kilo ile kanat calisan ve sisen tip soyunma odasinda yardima ihtiyac duyar ve garip bir sekille kollarini one uzatarak yardim ister tshirtunu cikartmaniz icin…Bunu yapmaya can atan tip ise birkac onceki toplemede bahsedilen amca tiplemesidir ama yarismayi 16 yasindaki ergen kazanir…
Tum bunlar degerlendirildiginde soyunma odasi sir olarak kalmasi gereken 10 -15 dakikanin yasandigi ve turk erkeginin sosyal durusyla hic bagdasmayan gunah bahcesidir…

May 19, 2009

Kokain Geceleri


Kitap okuyamama donemimden hazir kurtulmusken hizla aldigim ve bitiremedigim hatta baslayamadigim kitaplari hizla elden gecirdim... Aylar once almistim Kokain gecelereni' kitabin ortasina gelmeme rahmen kokain in K sinin bile gecmemesi beni biraz sasirtmis olsada olaylar inanilmaz surukleyici ve merak uyandirici...Bu aralar alinizden dusmeyecek bir kitap ariyorsaniz tavsiye edilir

Ballard, yerküreyi kanser gibi saran evrensel yalanların kabuğunu kaldıran bir yazar. Sınır tanımayan gözleriyle alt-gerçeği gösteren, okuru "öteki görüş"e çağıran bir kışkırtıcı. İnsan ruhundaki patlayıcıları keşfeden bir kimyager. Cennete Bir Koşu'da gösterdiği gibi bir "boş hayal" yıkıcısı... Kokain Geceleri'nde ise görünürde sakin ve sterilize bir mekanı fon olarak seçerek, projektörlerini gizli suç dünyasına yöneltiyor. Üstelik, şaşırtıcı benzetmelerle romana zengin bir şiirsellik katarak yapıyor bunu... İspanya'nın Akdeniz kıyısında yer alan Estrella de Mar, zengin İngilizlerin vakitlerini kültür ve spor etkileriyle geçirdiği seçkin ve huzurlu bir tatil yeri görünümündedir. Fakat esrarengiz bir yangın bu yaldızlı dünyanın altındaki karanlığı ortaya çıkarır... Ballard suçun rantı, uyuşmuş benliklerin suç bağımlısı bir coşturucu başı tarafından kışkırtılması, günümüzde yetişkinlerin oyununa dönüşen pornografi, uyuşturucu alışkanlığı vb. suçların cazibesi gibi çarpıcı gerçekleri romanda zekice tartışarak yepyeni açılımlar getirir. Bu solukta okunan heyecan dozu yüksek temposuna karşın, Kokain Geceleri eğlendirmeye çalışmaz sizi, kendinizden uzaklaştırıp oyalamaz; tam tersine, tuttuğu mercekle size kendi gerçeğinizi gösterip irkiltir. Kolektif suçla bireysel suç arasındaki kaygan sınırda gezinerek bu alanda paylaşılan suçun vicdanlar üzerindeki etkisini tartışır; toplumsal karşıklıkları üzerinde düşünmeye davet eder. Suç ile başkaları tarafından konmuş sınırları yıkmak isteği arasındaki yakınlığın altını çizer. Yasaktaki yaratıcı dinamizme ve uygarlığın temel dinamiklerinden birinin suç oluşuna dikkat çeker.

Zorlama Sezon Acilisi


Taze calisan olarak ilk defa bir izin gunu kullaniyorum. 18 Mayis Pazartesi'yi izin alarak 4 gunluk kisa bir tatil yapiyorum ve hic bir telas yasamiyorum.
Hepmizde vardir o telas; uc gunluk tatilim vardi ve Barcelona da harika bir haftasonu gecirdim... Hafta sonu icin Avsa Adasi'na kactim; Cumadan gittim Pazar aksam dondum...
Yalan solemicem; bende bu tatilim icin boyle planlar yapmistim ama olmadi ama olmadi da ne oldu... Adi tatil olmadi mi? oldu... Anladiniz mi bu cumleyi?
Bende Cumadan Mudanya da oturan arkadasim B.G(hadi desifre etmiim) nin yeni kiraladigi evine gidecektim. Civardaki tum turistik yerlerin listesini cikartmistim..Hava degisikligi ne de olsa. Hizli feribottan bile bilet almak uzereyken Mortage kurbani oldum... Yeni evinizde gule gule oturun
Ama gitmedim de ne oldu dinlenemedim mi..tatil yapamadim mi kucuk haftasonu tatilleri icin aldigimiz cek cek bavullarimla ordan oraya giderken hava atamadim mi ...Olsun
Bostanci residance a check in imi yaptim bacaklarimi uzattim ve Lostun 5. sezonunu izledim 17 episode,bb me dusen mesajlari olayla hic alakam yokmus gibi okudum, spora gittim. Bol bol uyudum; istenmeyen et benlerimi yaktirdim
Eurovision izledim; cadde de yuruyuse ciktim, gec saatlerde dondurma yedim, sadece 3 kadeh sarap 1 bira ictim 3 gunde toplam,

Ama illa ucundan kiyisindan bir seyleri zorlamam gerekiyordu, en guzelinden havaya nasil girerim diye dunurken Ragip cika geldi ve ben de kendimi " Mayisin 17 si oldu daha ayagimi suya sokmadim" diyerekten havuza attim...Hemde neredeyse gunesin batacagi saattee. Yuzdum Yuzdum yuzdum kurulandim. Ayagimi suya soktum ve zorlama sezon acilisimi yaptim

DINLENDIM
YARIN DAHA DA DINLENICEM

Gozumun Ustunde Kasim Var

Bir sabah uyandigimda kasimin altinda gozumun ustunde ufak bir nokta farkettim…Cektim cektim oynadim yuvarladim tum gun elim ordaydi… bi muddet sonra buyudu uc verdi kesmeye calistim daha da cok oynadim hep aynada onu goruyodum sokakta yururken arabalarin camlarin yansimalarindan bile ilk onu goruyodum…Hayatta kotu giden herseyin sebebi oydu. Icimdeki kotulugun disari yansimasi bende daha cok cekistirdim kocaman oldu daha da uc verdi uzadi asagi sarkti gozume perde indi yukari baktigimda onu goruyodum…
Insanlar aaa kasinda bisey kalmis diyolardi, kasimdaki sumuk
Basiretim baglandi
Aylarci doktora gidemedim cekistirdim durdum kasinda bisey kalmis diyenlerine eline elimin tersiyle vurdum…
Arkadaslarim ip bagla duser dedi
Daha komigi de oldu bu sabah Adatepe kizilayin cildiyecisi muayne ucretini odedikten sonra bana ip bagla duser dedi…bide okiyip ufliyim kursun dokiyim istersen…
Ikinci asama olarak annemin cildiyecisne gittim ve tmiz bir sekilde sadece kasimdaki degil vucudumdaki 4 et benini yaktirdim …anneler bilir..anneler dogruyu soler…

May 18, 2009

Salom Moscow

Hürriyet Video'larını izlemek için Flash 7 veya daha yüksek eklenti yüklenmeniz gerekmektedir. Yüklemek için tıklayınız!!!



Years ago, when I was younger,
I kinda liked a girl I knew.
She was mine, and we were sweethearts
That was then, but then it’s true

I’m in love with a fairytale,
even though it hurts
‘Cause I don’t care if I lose my mind
I’m already cursed.

Every day we started fighting,
every night we fell in love
No one else could make me sadder,
but no one else could lift me high above

I don’t know what I was doing,
when suddenly, we fell apart
Nowadays, I cannot find her
But when I do, we’ll get a brand new start

I’m in love with a fairytale,
even though it hurts
‘Cause I don’t care if I lose my mind
I’m already cursed

She’s a fairytale
Yeah…
Even though it hurts
‘Cause I don’t care if I lose my mind
I’m already cursed

Her sene klasik bir eventtir Eurovision partilerim…En baslarda her ne kadar dayatma yoluyla insanlara Eurovision izletsem de zamanla tarih yaklastikca bir cok kisi sorar olmustur “EEee bu sene nasil bir event yapiyorsun” diye…
Kimin hangi ulkeye kac puan verecegeni uc asagi bes yikari tahmin etsemde; degerlendirmeleri hangi sarkiyi begendigimden cok hangi sarkinin formata uygun oldugunu bularak yapsamda hep cok eglenmisimdir bu yarismayi izlerken…Ozelliklede puanlama bolumune gelince.
Salom Moskow, Merhaba Moskova, Good evening and thanks for the traffic show…
Bu sene tarih benim acimdan cok uygun bir doneme denk geldi. Petek Kazakistandaydi ev bana kalmisti Pazartesi izin almistim ve 4 gunluk bir detox tatilindeydim…No more night life
4 gun boyunca sadece evde oturup film/dizi izleyip spora gidecektim. Keza oyle de yaptim
Dusuk bir katilimla da olsa Eurovision partimi gerceklestirdim…Mine ve Ragip arkadaslarima katilimlarindan dolayi pek tesekkur ederim.
Gecenin basindan itibaren Mine ve ben Korhan Abay ve Bulent Ozvereni solda sifir birakacak yorumlarimizla hic susmadan elestiri yaptik. Birbirinden korkunc ama eglenceli sarkilara puanlar verdik. Almanya Norvec Ermenistan Isvec ve Rusya idi ilk besim..Mine’ninde asagi yukari boyleyi sanirim. Ama sadece Norveci tutturabildik ve iyi bir Eurovision izleyicisi olmadigimiza ve o kafaya yeteri kadar giremedigimize karar verdik uzulerek
Her sarki, sonlara dogru bir ton yukselir tum Eurovision parcalarinda …Neden acaba?
Neleri sevdik peki?
CIRQUE DU SOLEI
Moskova’daki salonun buyuklugu
Almanya’nin showu
Azerbaycan oylarini veren kadin
Bosna Hersek oylarini veren deli
Neleri sevmedik?
Sakis’in Cirque du Solei takliti sahne performansi
Hadisenin showu
Turkiye’den oylari veren kadin ve sac modeli
Ingiltere ve Azerbaycanin bu kadar yuksek oy almasi
Komsularin birbirinin arkalarini yalamalari
Not: Bi Umut vardi...Nerelerde acaba? Her Eurovision izledigimde aklima geliyor
Not 2: Universite Mezuniyetim icin ozel diktirdigim yelek Norvecte moda olmus anlasilan:)))

May 11, 2009

Manik Depresif

Dolunay var yine
sinir bir gun
isten daraldim
insanlarin yasam ve calisma tarzlarina anlam veremiyorum...
ne icin calistigimiza anlam veremiyorum
bu kadar az paraya niye calistigimiza anlam veremiyorum
arabamin bu kadar tamirden sonra neden calismadigina anlam veremiyorum
spora gidesim yok
eve geldim tum gun yemegime dikkat ettim simdi dunyyalari yemek istiyorum
sikintiya en iyi cozuk abur cubur
gazetede cep telefonunu on cebe koyarsan spremlerin azaliyormus diye okudum...cep telefonum tum gun on cebimdeydi
kasimdaki et beni buyudu sanirim
tv de hic bir sey yok
manik depresifim bugun

20.30 itibariyle yatsam sabaha kadar uyurmuyum????

Pimp My Ride!!!

Hala hatırlıyorsanız minik bir arabam var...Fiat Bis
Kendisi Kartal'da oturdugum zorlu gunlerde beni medeniyete doğru taşıyor... Sabahları biraz daha fazla uyumamı saglıyor ve evden çıktıgımda ya dolmuş geçmezde geç kalırsam kabusundan uzaklaştırıyor... Ama zaman zamanda yolda kalıyor
Bu ay ard arda patlattıgı bombalarla tüm maaşımı yiyerek benide yolda bırakıyor.
Gelin görün ki kendisine bir kaç sene daha sahip çıkmak kollamak kanat germek durumundayım

Havi o TV 8 deki Pimp My Ride devam ediyomudur hallaaa
Arabama bakarlarmı çünkü artık ben yetişemiyorum

Peki neler yapabiliriz bir düşünelim bakalım...




Evet gitmesine gidiyor tabiri caizse ayağımı yerden kesiyor ama yeteri kadar havalı değil...



Zamanla çürümeye başlayan arabamı yakında inekler anadol sanıp yiğecek diye oldukça korkuyorum. Ayrıca sağ taraftan yaklaşan insanlar kapıdaki bu manzarayla karşılaşınca benden ve arabamdan hızlıca uzaklaşıyolar.



Geniş arka koltuklar yeteri kadar geniş olmadığı için arabamı sahile çekip yeteri kadar izdivaçta bulunamıyorum, belki de arka koltugu söküp yerine ışıklı bir döşek konulabilir.



Geniş ön bagaj bir harabe,rezalet. Spor yapmayı oldukça seviyorum buraya belki ufak bir aletli gym salonu yerleştirilebilir böylece insanların yoğun olduğu yerlere arabamı çekip gym yaparak kaslarımla herkesi daha fazla etkileyebilirim.



Geniş yan konsola bir kaç monitör koyulsaydı ve Ps2 olsaydı trafikte kaldığım zamanlarda play station oyunları oynar ve hiç sıkılmazdım. Aynı zamanda cd,dvd,divx,ps2 player ve Wireless internetim olsaydı herşey farklı olurdu.



21 inc jantlarla arabam daha kıyak gözükürdü ve Cadde de tam gaz 80 le giderken herkes arabama bakar ve içinde olmak isterdi



Kafamdaki kele neon lambalarla ışıklandırma yapılsaydı öz güvenim yerine gelirdi hemde boşluklar doldurulmuş olurdu... :)



Böylece arabam bu görünüşünden kurtulur ve çok kıyak bir araba olurdu. Bende çok cool olurdum ve arkadaslarım arasında polularitem artardı.Herkes arabama hasta olur ve benle daha çok ilgilenirlerdi... :)))

So com on and pimp my ride....

May 10, 2009

Teyze Anne Yarisi midir?

Bizim evde dogum gunu olsun anneler gunu olsun bilimum gunlerde bir sekilde espirili bir olay tasarlanmasi alisageldik bir gelenektir. Annemin taklit edildigi skecler, hazirlanan sarkilar, siirler her zaman donem ici yasanan guncel olaylar uzerine kurgulanir ve sunulur.
Annemin dogum gunu ve anneler gunu birbirine cok yakin oldugundan anneler gununde genelde evin bir ihtiyaci karsilanir. Bu sene de bu gelenekten sasilmayarak evimizin bir eksigi annem icin giderildi.
Rejimler bozuldu kizartmalar ve tatlilar yendi...
Sira, anne olmayan ama anneler gununde kutlanmasi gereken akraba ve hisimlara geldi...
Eskiden bu telefon gorusmeleri tezyze, hala, annemin teyzesi ve hatta annemin cocugu olan yakin arkadaslari seklinde devam ederken hatta annemin kendi kendine bi arkadasoni arayip "Bak Levent'te senle konusmak istiyo el salliyo opuyo" gibi yalanlariyla dayatilirken son senelerde oldukca suzgecten gecti ve 2 ile sinirli tutldu
Teyze ve annemin teyzesi...
Teyzelerimi tabi ki severim ama "Teyze annenin yarisidir" geyigini her sene usenmeden, utanmadan telefonda yapmak cok yalan degil mi?
Eeee teyzecim anneler gunun kutlu olsun teyze anne yarisidir...
Bence degildir. Bu cumle oldum olasi bana cok sapkin gelmistir. Teyzemle babam arasinda birseyler olmus olabilecegi kuskusunu uyandirir. Telefonda "Eee teyze anne yarisidir, baldiz da baldan tatlidir" seklinde soylenmesi gerekebilir...

Babalar gununde amcalar dayilar aranir mi? Iyyy bunun kurgusu daha da kotu dusunsize...Amca baba yarisidir. haayyytttttt rahat birakin annemi:)

Teyze anne yarisi degildir
Anneanne annenin iki kati olabilir ama...

May 09, 2009

Flight of the Conchords


Henuz Turkiye'de yayinlanmaya baslamamis dizileri kesfedip internetten izleyecek kadar iyi bir dizi izleyicisi olmadim hic bir zaman. Bu konuda hep onume sunulanla yetindim. Hatta onume sunulanlari da uzun sure biriktirip ancak birisi dvd sekilde sezon sezon onume sonursa izledim. Bir istisna haric.

Ayni donemde bir kac farkli kisiden gelmeye basladi kokusu.
Yeni Zellanda'dan NY a gelen ve bir turlu tutunamayan, sadece 1 tane hayranlari olan bir muzik grubunun hikayesini anlatan bir diziden bahsediyordu herkes. Sonra goruntusu de geldi. Her bolumde bu sarkilara inanilmaz komik klipler cekiyorlardi. Oturup teker teker izledim hepsini. Son donemlerde en cok guldururen dizilerden biri oldu beni. Fox TV her carsamba 22.00 de yayinlamaya basladi ve cok basarli bir ise imza atti Digiturk( Darisi True Blood'a )Madem TR de yayina girdi artik birikip onume sunulmasini bekleyebilirim. Bakalim kim dvd ye cekip sezons ezon onume sunacak..

Isin en eglenceli kismi ise Flight of the Conchords gercek bir Yeni Zellandali muzik grubu ve Gremmy odulleri var. Bakalim Istanbul'da kim ilk bu guzel projeyi farkedecek ve konseer icin kollari sivayacak

Foux Du Fafa




Yeni Zellanda'nın Grammy ödüllü müzisyenleri Bret McKenzie ve Jemaine Clement , televizyon dünyasını alt üst eden 'Flight of the Conchords' ile izleyicilerin karşısında. Gerçek bir müzik grubu olan Flight of the Conchords, yalnızca yaptıkları mükemmel müzikle dikkatleri üstüne çekmiyor. Aynı zamanda her parçaları için çektikleri komedi klipleri ile şu ana kadar yapılan en başarılı müzikal komedilerden birine imza atıyorlar.

Mutlaka gorulmesi gereken bir dizi...
Mutlaka dinlenmesi gerekn sarkilar
ve okunmasi gereken sarki sozleri

en favorim de bu

“If You’re Into It” Lyrics - Flight of the Conchords

If you want me to I could hang around with you
If I only knew that’s what you’re into.

You and him, him and you
If that’s what you’re into
Him hangin ’round, around you
You’re hanging ’round, yeah, you’re there too.

And if you want me to
I will take off all my clothes for you
I will take off all my clothes for you
If that’s what you’re into.

How ’bout him in the nude?
If that’s what you’re into.
In the nude in front of you
Is that what you’d wanna view?

If it’s cool with you
I’ll let you get naked too
It could be a dream come true
Providing that’s what you are into.

Is that what you’re into?
Him and you in the nude?
That’s what he’s prepared to do,
Is that the kind of thing that you think you might be into?

And then maybe later
We’ll get hot by the refrigerator
In the kitchen next to the pantry
You think that might be what you fancy?

In the buff, being rude,
Doing stuff with the food.
Getting lewd with his food
We heard that’s what you are into.

Then on our next date
Well, you could bring your roommate
I don’t know if Stu is keen to
But if you want we could double-team you.

How about you and two dudes?
Him, you and Stu, in the nude.
Being lewd with two dudes with food
Well, that’s if Stu’s into it, too.

All the things I’d do
The things I’d do for you
If I only knew
That’s what you’re into.

Levent Harikalar Diyarinda

Artik bu seri icin aciklama yapma geregi duymuyorum. Birbirinden yaratici ruyalarimi tek bir baslik altinda toplayarak sansursuzce sizlerle paylasiyorum...

Carsamba gecesi 20. Yil Pozitif Muzik kutlamarindan sonra sevgili arkadasim BT' nin evinde kalmaya karar veriyorum. (bu ruyalarimda sirket ici kodlamalar kullanmaya karar verdim). O kadar cok iciyoruz ki ertesi sabah basimin agriyacagi garanti. BT'nin zenci Avustralya'li Aborjin bir sevgilisi var ve fal bakar gibi masaj yapabiliyor ve cok degisik teknikler biliyor. Sirtima oturarak el ve ayak masaji yapiyor bir yandan da yorumlar getiriyor. Ellerimdeki kulunclari!!! iyilestirirken kendime yazik ettigimi bu ellerin tam bir sanatci eli oldugunu ve onceki hayatimda belkide bir sanatci oldugumu soyluyor bana.
Nasil oldugunu anlamadigim bir sekilde bir anda buyuk adaya gitmeye karar veriyoruz ve bostanci vapur iskelesinde buluyoruz kendimizi. Vapuru kacirmisiz goruyoruz ama bir kadin yetismesine imkan ihtimal olmadigi halde deliler gibi kosarak suya atliyor. Ne aptal kadin diyoruz... kadin annem cikiyor. Anne diyorum neden boyle birsey yaptin simdi seni hastaneye kaldirmamiz lazim...ve disciye goturuyorum annemi
Discide evet diyor islanmissiniz...

Isin daha komik olan kismina geliyorum simdi... bu ruya bir sekilde tabikide ogle yemeginde sukse yatariyor gulup egleniliyor... Ogle yemegi sonrasi oturdugumuz mekana bir adam giriyor bana esmer sorfcu kilikli biri. Ingilizce konusuyor ve garsonlar anlamiyor bende yardimci olmak icin yanlarina gidiyorum. Ben Avustralyaliyim tatile geldim ve bu mekani tavsiye ettiler diyor. BT'nin Avustralyali aborjin sevgilisi ufak bir deri rengi farkiyla tam karsimda duruyor, utaniyorum iyi masaj yaparmisin diye soramiyorum...

XLarge


Resimdeki yer El Hamra. Hani bazi mekanlar vardir, ne acarsan ac tutmaz. Lanetlidir. Altinda bir yatir, ermis vardir ve gurultuden rahatsiz olur, hep el degistirir, bir turlu surekliligini tutturamaz. Mesela buna birkac ornek vermek gerekirse; Anadolu yakasinda Bagdat Caddesinde ki Caddebostan Cafe Crown, Suadiye Kahve Dunyasi'nin karsisindaki ne oldugu belirsiz kafe, ve Indigo. Her sene ye el ya isim ya sahip ya konsept degistirmek durumundadir bu mekanlar. Iste bu kocaman, ferah, yuksek tavanli aslinda bir cok sey olabilecek guzel mekan da ben 18 yasima bastigimdan beri o kadar cok el ve isim degistirdi ki acilislara gitmekten hepimize fenalik basti.

Club 3'ken cok egleniyorduk. Orta karar piyasa bir muzik ve ortada ki Box Ringinde sevisen gogo boylar, kiz erkek gay straight herkesi eglendirebiliyordu. Bizde kiz erkek gay straight demeden ickinin dozunu kacirdikmi Club 3 e gidiyorduk. Sonrasinda ve oncesinde bir cok degisik konseptli restourant ve club oldu bu mekan nedense hicbiri tutmadi. Dun aksam da isminden pekte haz etmedigim XLARGE isimli club olarak bir acilisa daha sahit olduk. Iceri girdigimde vestiyerde ilk duydugum kabus espiri; xlarge mis adi, benimki de xlarge dogru yerdeyiz o zaman gibi varos bir espiri oldu.
Cesurca yalilan promosyon ve program anlasilan herkesi acilisa cekmisti!!!

Ilk izlenimler.
Kapidaki haydut mafya gorunumlu arkadaslar oldukca kibarlar ama yine de girisi kirmizi hali olan mekanin onunde siyah takim elbiseli haydut mafyalar gordugunuzde pavyona geldiginizi dusunuyorsunuz.
Mekan'da tam bir Atlantis Cruise havasi var. Bir gay bar icin oldukca basarili piyasa muzikler ve showumu yaparken pipimi tutarsam ayip olurmu deye 3 kere dusunen utangac gogo boylar... Aslinda bu mekanla ilgili bir cok benzetme yapmistim bu sabah kalktigimda sevgili arkadasimla. Keza kendisi ickinin etkisinde geceyi pek hatirlamiyordu. Mekani ve yaptiklarini bastan anlatmak durumunda kaldim ama kendisi tum betimlemelerimi kendi blogunda kullandigi icin bir kez daha yaratici benzetmeler bulmak icin kasamayacagim

Seyrek lazer isiklari oval yuksek sahnesi ve daha da yuksek, neredeyse gorunmesi imkansiz dj kabini ile oldukca garip bir mekan olmus. Mekana gelen herkes baya asagida cukur gibi bir yerden yukariya sahneye dogru bakmak durumunda. Barda sahnenin tam onunde ve pek gozukmuyor eger benim gibi ilk 10 dakika bu mekanda bar yok diye kabullenip icki icmezseniz diye soluyorum... aklinizda olsun.

Cuma Cumartesi acik olan bu mekan ne kadar dolu olur ne kadar acik kalir rakipleriyle mucadele edermi bilmiyorum ama acildi mi acildi acilisina gittik mi gittik... El degistirirse seneyede gideriz
Bol sans...

Beggin'


Ha geldi ha geliyoru yok iptal oldu bakalim bu sefer geldimi derken Dun gece sonunda Pilooski Babylon'a geldi...ama yine yuregimizi bir hoplatmadi degil. S.O.A.P Kozmo'nun Babylon'da ki son gecesinin onemli ismi Pilooski bir kez daha gelmeyecek telasi yasattirdi.Babylon kapilarini acma saatinde henuz ucagi Istanbul'a inmemisti. Sevenleride gelecegeine pek ihtimal vermemis olsalar gerekki kimsecikler Babylon'a gelmemisti. S.O.A.P un birbirinden garip ve sanki ild defa mixerlerin basina geciyorlarmiscasina davranan ve calan Djleri birbirinde kotu selectionlar yaparak ucun sure icerdeki topu topu 10 kisiyide baydilar. Bense beklentileri yuksek bir sekilde saatler 12 yi vurdugunde kulkedisine donusmeden on saflardaki yerimi aldim...Gece her zaman suprizlerde doludur. Gec gelen karni ac Pilooskiyi Tunel meydaninda karsilayip ac bilac sahneye firlatmakta bana dustu... Bir arkadasimizin dedigi gibi "Pilooski cooooook yakisikli" diyemesemde oldukca sempatik ve mutevazi bir insan oldugu kesin. Sikici SOAP Djlerinin ardindan Pilooski ile daha ik sarkida aradaki farki gorduk ve derin bir ohh dedik Pilooski severlerde iclerine dogmuscasina Pilooski ile ayni anda mekana ayak basip gerekli kalabaligi yarattilar. Bu Paris'li cocugun German Pop'u esliginde 2 saat kadar kesintisiz dans edildi. Cok eglenme sebebim muzikmiydi yoksa haddindan fazla sarhos arkadaslarimin komik hallerimiydi bilmiyorum ama ben her ne kadar beggin' duyamadan mekandan ayrilsamda yeteri kadar tatmin oldum. beggin' ise malesef setin son sarkisi olarak 20 kisilik bir kalabaliga lutfedilmis. Frankie vallie ye harika bir sekilde editleyen Pilooskiye tesekkur etmek duzer bizede...
Iyi bir yaz festivalinde harika bir kalabaliga calarken dinlemek ve dans etmek cok cok cok daha eglenceli olabilir di tabi ki...
Artik baska bir zaman baska bir ulkede...



put your lovin' hand out, baby
i'm beggin'
beggin', put your lovin' hand out, baby
beggin' you, put your lovin' hand out, baby

ridin' high when i was king
played it hard and fast cause i had everything
walked away, wonderin' then
but easy come and easy go and it would end

i'm beggin' you, won't you give your hand out, baby
beggin', put your lovin' hand out, baby

i need you to understand
that i tried so hard to be a man
the kind of man you'd want in the end
only then can i begin to live again

an empty shell i used to be
shadow of my life is hangin' over me
broken man that i don't know
will leave it standing, devil's dancing with my soul

beggin' you, won't you give your hand out, baby
beggin', put your lovin' hand out, baby

i'm fightin' hard to hold my own
no, i just can't make it all alone
i'm holdin' on, i can't fall back
now that big brass ring is a shade of black

i'm beggin' you, give your hand out, baby
beggin', won't you put your lovin' hand out, baby

Search This Blog