Nankör Kedi lafına çok kazırdım, ayrıca kedilerin kendilerini, sahiplerinini efendisi sanması ve onların sadece kendilerine hizmet için varolduklarına inanması hurafelerinede hiç bir zaman kulak asmak istemedim. Kediler benim için yeni uygulamaya başladıgım odak değiştirme egzersizimin bir parçasıydı. Sinirlenince ya da birine takıp tüm gün kafamda o kişi ile ilgili kavga planları kurmaya başladıgım zamanlarda (ki günümün uyumadıgım zamanlarının %70ine tekabul ediyor) kediler benim tek kurtarıcımdı. Sokak kedisi ev kedisi yavru kedi yaşlı kedi demeden elimi gırtlaklarına sokacak kadar acı verici oyunlar oynayabiliyordum...Yo yo yo nankör asla olamazlardı. Belki karınlarını doyuruduktan sonra dönüp kıçlarını uzaklaşmalarından anlamalıydım gerçi...
Yavru bir kedi bulduk burda, üstelik tek gözü kör. Aç aç miyavlıyordu...Tabi ki beslemek aklıma gelene kadar 45 dakika süre ile kediler ile yapılabilecek tüm oyunları yaptıktan sonra kedinini açlıktan ölmek üzere oldugunu farkettik ve karınını doyurduktan sonra kucağıma bile almama izin vermedi bir daha...Yavru dedim kedicik dedim pisicik dedim gönderdim.
Aynı kedi dün ben yemekhanede yemeğimi yerken bir şekilde yemekhanenın çatısına tırmanmış ve aşağıya inemediği için ciyak ciyak miyavlamaktaydı. Zannımca uzun süredir çatıdan inemediği için çok aç ve susuzduda. Tüm iş arkadaşlarım ve diğer tüm çalışanlar hapır hupur yemeklerini yerlerken ben işimi gücümü bırakıp herkesi çıldırtana kadar pisisisispisispispispispiii sesleri çıkartarak kediciğe doğru yolu göstermeye ve aşağı indirmeye çalışıyordum. Pisi pisi demekten yanaklarım uyusmus ve tükürük bezlerim kurumuş nefessiz kalmıştım. Minik kedicikte ben nereye o oraya şapşal şapşal beni takib ediyor ama bir türlü aşağı inecek bir yol bulamıyordu. Hemen mutfaktan biraz peynir alıp yemek ile kandırmaya çalıştım...oda olmadı. Tek çarem kalmıştı, çatıya çıkmak.
Sakat sol ayağım ve dizime aldırmadan duvarlara tırmanya ve ordan oraya atlamaya başladım ıkına sıkıla çatı hizasına geldim ve minik ağlayan zavallı aç kediye ulaşmak üzeredim. Miieeevvv diyik götünü dönüp catının en ulaşılmaz yerine yürüdü ve yattı. Uyumaya başladı kıcınıda bana döndü. Getirdiğim peynirleri ufalayıp son kalan tükürüklerimle nodül olana kadar pisi pisi diye bağırmaya devam ettim ama banamısın demedi. Dedim acaba kör olan gözüne mi denk geldim, öbür taraflara geçip devam ettim ama hayır, kaçtı gitti
Eh hey gidi kör velet...Madem aç değildin, madem aşağı inmeye çalışmıyodun, ne diye kıçını yırtıp beni yemeğimi bırakıp çatılara kadar tırmandırttın?
Uzun süredir garip sesler çıkardığım için bana bakan ve çatıya tırmanırken tüm çatalımı sergilediğim için beni izleyen mutfak mekan personeli üstüne üstlük birde kediyi indirmekte başarısız oldumu görünce suratımdan inen çizgiyi gördüler ve pis pis sırıtmaya başladılar, keza çatalımın %60 ını görmüş olmalarıda suratımda o sahneyi canlandırmalarına baya yardımcı oldu diye düşünüyorum
Bu olaydan sonra tabii ki kedilere olan sevgim azalmadı ( Ayrıca ne kadar alerjim oldugundan ve kediler yüzünden 2 kere tıkanıp hastanelik oldugumdanbahsetmiyorum bile) ama bir daha karakteri oturmamış yavru kediler için damlara tırmanır mıyım???? Hayır
Nankör şeyler
Bi kere anlatmışlardı zaten, sahibi ölmüş, kedi evde aç kaldıgı için sahbini yemiş, bi kerede başka bi tanesi sahibine saldırmış gırtlağını ısırmış...Zaten bunların hepsi sahiplerinini efendileri sanıyor kendilerini, karnını doyur ohhh dön götünü yat. Yok öle...