September 21, 2007

Çocuklar Gibi Şen



Ne zamandır geyiği dönerdi, hadi Bostancı Lunaparkına gidelimde çocukuğumuzu yaaad edelim diye. Perşembe akşamı bu plan gerçekleştirildi ve toparlanıp Bostancıya gidildi. Koştura koştura bilet aldık ve nelere binsek diye bakınmaya başladık. Ilk etapda insanlar gondola bindiler. ben binemiyorum o rutin hareket yüzünden... Izledim.
Sonra iftar oldu ve aletler 1 saatliğine kapandı. Bizde caddeye indik ve günah işledik. Işık'ın iftar menüsünün tatlı ve çay fişiyle sıraya girip girip tatlı aldık:) (Işık oruç tutmamıştı, sadece aç gözlü) eheheh.
Neyse geri döndüğümüzde gözümüze ilk kestirdiğimiz alet deli gibi dönen zincirler oldu. Herkes bir yandan " aaa bu çok tehlikeli zincirler koptuda kaç kişi öldü bunda hayatta binmem" derken. çoktan oturmuş ve dönmeye başlamıştık bile. En dışa oturan ben cengaver, zincirim kopsa eve kadar uçardım heralde. Neyse güzeldi iyiydi hoştu güldük eğlendik. Taki King loop denilen zarlar isimli alete binmeye karar verene kadar. Işık ben hayatta binmem dedi bizde heyecanla bizden önce bineneleri izliyorduk. Kim ne tarafa dönüyor noluyo hiç bir şey göremiyosun. Videodada gördüğünüz aletin tıpatıp aynısı.
Sıramız geldi ve bindik, yanımdada Deniz vardı. Başlangıç eğlenceliydi hızla dönüp ileri geri gidip arada bir takla atıyordu ama videodada gördüğünüz kollar havaya kalkıp dönmeye başladıgında gerçek kayat ve yer çekimiyle hiç bir bağlantınız kalmıyor. sanırım 100 tane öne 100 tane griye ters takla atmışızdır. Bir yerden sonra tersmiyim düzmüyüm onun bile farkına varmıyorsunuz sadece beynininzde bir basınç hissediyorsunuz. Ben 3 dakika boyunca(ki toplam 5 dakika sürüyor) sadece kahkaha atıp küfür ettim sonlara soğru ise takatim kalmadı diye bağırıyodum. Bide denize dönüp "Takatim kamadı ya senin?" diye sordum. beynim sulandı heralde...
Neyse indikten sonra kusmamak için herkes kendini zor tutuyordu ama çevrenizde o kadar dönen ışıklı oyuncak varken bu oldukça zor oldugu için mekanı terkettik ve evlerimizin yolunu tuttuk. hakkaten dayak yemiş gibiydim ama bir yandanda herkesin en azından gözünü karartıp bir kere binmesi gereken bir alet. Açken binin... Tüm sinirleriniz boşalacak ve kendinizi sersem gibi hissedeceksiniz:)






Lanetli Tepedeki Ev


Bildiğiniz gibi kısa süre sonra Karayip yolcusuyum ve bunun için tüm işlemler devam etmekte. En ehemmiyetli ve meşakatli olanı ise Amerika için Gemici çalışma vizesi almak. Daha önce Sarıyer ıstinye tarafında bulunmuşlugum olsada kafamı kaldırıp tepelere pek bakmamışım demekki. Boğaza nazır tepeden bakan buu şatoyu hiç görmemiştim. Lanetli Tepedeki Ev...

Vize başvurusundan önce bir sürü şehir hurafesi dinledim. Orda kel bir adam var mulakatta ona denk düşersen sana çok garip sorular soruyor nasıl cevaplarsan cevapla vize vermiyor ve seni sonra şatonun zindanına hapsediyor ve amerikan yerlileri tarafından yeniyorsun....
Sakın eksik belge götürme fazlasını götür her belgeni götür hatta her birinini 3 fotokopisini çektir öle götürdiye 100 kere tembihlendiğim için popoun fotokopisi ve sünnet derim dahil olmak üzere ne bulduysam götürdüm... Hatta heycandan uyuyamadım ve sabah 5 te uyandım. Bir boğaz havası alıp konsolosluga vardıgımda kapıda oldukça karizmatik abiler evraklarımı kontrol edip son derece sevecen davranarak sıraya soktular, kimse şişko obez değildi. İçeri girdiğimde eşyalarıma bakan bir diğer çok karizmatik ve kocaman küpeleri olan abide bana çok iyi davrandı(ayrıca küpeleri süperdi bende hemen alıcam). Yıkarı çıktıgımda ise herkes yine çok iyi davranıyordu ve ben şaşırmaya başladım. Bunlar bir numaraydı ve hakikaten vizeme ilaç atıp beni kandıracaklardı sanırım... Yanımda Burak Kut bekliyordu sanırım "kanasım dünyaaaam yansın oldu olacak günahlar kavrulsun aleviyleeeeee" diye başka bir şarkının klibini daha çekmeye Amerikaya gidiyordu. Numaramın okunmasıyla kısa süreli arkadaşlığımız yaşandı bitti saygısıca aldatmanın tadına varınca doğru söylesen kiminin umurunda gözüme inanırım haydi zıplaaaaaaa diyerek bitti ve içeri girdim.
Parmak izi alan çok zevimli amca parmak izlerimi aldı:)
Ve olanlar ondan sonra oldu. Mülakata çağırıldım. Adamın biri karşıma geçip "Neden gemide akapunktur kliniği varki?" dedi ve cevap bekliyordu. Bu sorunun olası cevaplarını comment olarak yazarsanız çok sevinirimi ben sadece bakmakla yetindim ve "i got your point but what can i say, they have it al i applied and they hired me" diyebildim. küçümser bir gülümsemeyle sözleşmemi okudu "this is so weird " dedi ve iyi verdik vize diyip döndü gitti.

Bir konsolosluk maceram dahada böylece bitti.

Yeni Mekanlar





Istanbul'da gitmediğimiz bar, görmediğimiz club kalmasın mantıgıyla dolaşmaya devam ediyorduk... Geçen haftaSantral Istanbul açılışı oldugu için ve içmekten ve dans etmekten bithab düştüğümüz için Noa ya geçememiştik ama Geçtiğimiz Cumartesi soluğu orda aldık. ' hafta üst üste Dj kabininde arkadaşımız Sarp vardı. Noa, Cihangir Villa Zurich Otel'in terasında kaliteli güzel manzaralı bir mekan, bir nevi Leb-i Derya'nın 12 den sonra dans edilebileni gibi düşünün. Mekandaki tek falso Tuvaletin 2 kat aşağıda olması. İçki içilen bir yer için oldukça can sıkıcı ama bir yandanda tuvalete gitmek ufak bir mola vermek ve canlanmak anlamınada gelebiliyor.
Izmir'den Burak'ın geldiğini cuma günü öğrendiğimde oldukça sitem etmiştim neden haberim olmadı diye ama cumartesi ilk iş olarak beni aradı ve tüm günü be geceyi beraber geçirdik. benimde suratımdan aşağıya doğru bir çizgi inmiş oldu tabi. Ufak bir kalabalıkla başlanan gece Ottoda genişledi ve Noa da son derece kalabalıklaştı. Isıgı gören sesi duyan haberi alan geldi ve gecenin sonuna doğru oldukça eğlenceli bir gruba döndü, ki grupta tek ortak arkadaş bendim, diğer kimse birbirini tanımıyo olmasına rağmen bir müddet sonra herkes kaynaştı. (Bu konuda mukemmelizdir). Sarp'ta bize ne zamandır unuttugumuz 80s 90s şarkılarını hatırlatarak keyifli bir gece geçirtti... Çıkışta luzumsuz bir yemek yendikten sonra sabahın ilk ışıklarıyla eve dönüldü. Bu arada bende Ragıp içki limitini çok aştıgı için ben ise az aştıgım için Ragıp'ın arabasını kullanarak kendimi eve bıraktım ki bu Laguna, Bis dısında kullandıgım ilk arabadır... bende çok başarılıydım:)

Search This Blog